Ömür, beklemektir bir treni garda
Bak, sırlar gömülü her mezarda
İnsan, gönlünü hileli bir zarda
Şansın eline bırakacağını mı sanır?
Âşık bakar mâşuk ardından
Mâşuk umursuz ardında kalandan
İnsan sevdayı bir an yâdından
Saklayıp mesud olacağını mı sanır?
Gökteki su bulur insanı yerde
Toprak arif olanı düşürür derde
İnsan, çamurdan imtina eder de
Özünü imtinasından gayrı mı sanır?
bulutların ak iliklerine kadar
sessiz sakin bir salı sabahı
patlayan kahkahalarla biz
yontuyorduk taştan zamanı
dar kale gibi saran sıkıntıların
parçalandı cidarı göğsümüzden
kaş kaldırdık emperyalist hüzne
ve tebessümler çaldık günden
ne kaygı semer vurdu sırtımıza
ne de korku gölgelerine sindik
bir salı sabahı uyanıp karanlıktan
hayali diyarlara giden atlara bindik
yaşamak şakaya gelmez. büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın. bir sincap gibi mesela. yani yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden. yani bütün işin gücün yaşamak olacak. yaşamayı ciddiye alacaksın. yani o derece, öylesine ki, mesela kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, yahut kocaman gözlüklerin, beyaz gömleğinle bir laboratuvarda, insanlar için ölebileceksin. hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için. hem de hiçkimse seni buna zorlamamışken. hem de en güzel, en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Kitabı aldığım zaman uzun süre beni bekledi bilmiyorum belkide doğru zamanı beklemiştir. Yazarı tıp öğrencisiydi almamda bunun etkisi çoktu çünkü bir üniversite öğrencisinin penceresinden suriyede ki insanlık dramı çok merak ettim. Bu kadar etkilenip birçoğumuzun cesaret edemediği yazma işini yaptığına göre okumaya değerdi. Nitekim değdi de. Okurken inanın zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz olay örgüsü çok hızlı ilerliyor ve sizi hiç sıkmıyor. En önemlisi gerçekten fikir anlamında bana çok şey kattı. Bazı önyargılarımı tekrar düşünmemi sağladı. Okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum.