"Kuşları ürkütmedim umarım"
"Kuşlar mı? Nasıl yani?"
"Dudağının üstü kaç kuşun barınağı? Kaç kuş sığıyor oraya? Ya da onlar da kendi aralarında kavga ediyorlar mı sesine en yakın yerde uyumak için? Bana da yer var mı?
Böylece kitaplar en başta nasıl ki "Beni oku; ben, seni anlatıyorum. Bir şeyler yaşadım ve bilmek istediklerin benim içimde, beni yanından ayırma," diyorlarsa, her şey gibi tıpkı onlarda nihayete kavuştuklarında senden giderler...
Her zaman gittiğim kitapçıda rastlamıştım ona. Kitapları tıpkı benim gibi seçiyordu. Yazarına, kapağına, çok okunur olmasına; yani makyajına göre değil. Önce kitapları eline alıyor, rastgele bir sayfasını açıyor ve kitabı kokluyordu.
Güzü konuşmanın manası yok artık. Bu uzun yolda yürürken pek çok insan geçip gitti yanımdan. Taşları toprağa gömdüm, suları göre çıkardım dallara astım beyaz kağıtları. Kendim hariç her şeyi yerine bıraktım yeniden...
Binlerce yıldır olduğu yerde duran bir taşın sağlamlığı kimin umurunda? Sarıldığı kimdir, baktığı kim? Nedir şahit olduğu şey ölümden başka? Siz biliyor musunuz her şeyin yanınızdan geçip gitmesi ne demektir?