Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Aleyna Burunsuz

Bu dünyayı yaşanabilir kılan en büyük şey hayaller falan değil: iltifat. Dünyanın en kolay durumu, gönlü kitleyen en büyük durum ise dil cimriliği. Ki bu dünyada isterim ki, herkes iltifatın tadına bakabilse. Egodan, bencillikten, hasetten, saygısızlıktan insanları bir nebze kurtaracak en büyük yol bu. Ki yalan atılacaksa bu dünyada sadece iltifat için atılmalı. Bunun iki tarafı var, en çok dile getirdiğin şey gönlün olur. İnsan alışan bir varlık, bu yüzden doğru alışkanlıklar diye bir sürü felsefe, bilimsel kanıtlar görüyoruz. Dışarıdan ne alıyorsan için o doluyor ve onu yansıtıyorsun. Bu da yaşamı, yaşamdaki herşeyi sevmeye yardım ediyor. Bana bu dizeleri yazdıran diğer kısım ise az önce gerçekleşti ve özümsedim. Yoldan geçen bir kadın geri döndü "ne kadar güzel giyinmişsin, elbisen nereden? Tam aradığım elbise" ve minvalinde güler yüzle o kadar güzel konuştu ki. Karışıklı birbirimize gözlerimizin içi parlayarak iltifat ettik, birimizi hiç tanımıyoruz. İnanılmaz yüksek hissediyorum. Ki bu mutluluk değil, yaşam sevinci. Eminim ki o kadınında hala benim yüzümdeki gibi bir tebessümü var yüzünde hala. Bu dünyadaki belirsiz süreli olsa da kısa olan bu yaşamımızda muhteşem bir şükür,
Reklam
Bir zamanlar yolda şarkı söyleyerek çekinmeden insan içinde dans edececeğin kadar kendini duyacaksın deseler, hiç ihtimal vermezdim. İçimde varmış, kelimelere indirgememeyecek kadar dingin ve hareketli, huzurlu ve güvenli bir duyguymuş.
Savaşmadan, hayatın içinde akarken de ipler insanın kendi elinde olabiliyormuş. Tam olarak bunu deneyimliyorum ve günün içerisindeyken bir anda kendimle ilgili yeni bir şey farkediyorum. Bir ara kendi şemalarımı öğrenmek için sürekli okumak zorunda hissediyordum. Ve okuduklarımı kendi hayatıma entegre edebilecek kapıyı bırakmadan sürekli çoğu düşünceyi okuyup teorik kısmında kalıyordum. Psikoloji türü ve kişisel gelişim türü okumadığım zamandan beri hayat içerisinde daha önce öğrendiğim her bilgi açılıma sebep oluyor. Canım bazen çok elimdeki bu türdeki kitapları okumak istese de dur kızım daha tam çözülmedin diyorum. Ne zaman başlayacağım bilmiyorum ama az önce sadece yürürken, çözmek için savaş vermeden bir anda çözdüğüm şema ile içim tekrardan çok fazla heyecan doldu. Her bir farkındalıkla, şu kısıtlı insan yaşamımda yaşamayı doyasıya bildiğim halime biraz daha yaklaşıyorum. En güzel yol, kılıfsız her duyguyla en iyi yaşamayı öğrenme yoluymuş. Bayadır şükür günlüğünde "iyi ki yaşamdayım" cümlesi aklıma gelmiyordu. Bugünün şükrü, yolcuğuma.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Her kitabın yeri ayrı ama hayatımın bu döneminde Sindirella kompleksi benim hayattaki dayanağım gibi. En yakın arkadaşım benden kitap istedi ve direk her kadının, özellikle her genç kadının okumasını istediğim için sindirella kompleksini verdim az önce. Şuan her istediğimde elimin altında olmamasının tuhaf hissetti,kendimi kırtasiyede buldum. Kapalıydı. Sonra durdum ve güzel bağımlılıklarda varmış dünyada farkındalığına ulaştım. Arkadaşımın bana başka bakış kattığı gün için çok heyecanlıyım.
Tam ışıkların ortasında oturuyorum şuan, nefes almaktan. Renklerin, sokağın yansıması. Güzel havada yürüdüğüm o anlar sırtımdayken. Eskiden herkes fotoğraf çeker derdim, herkes aynı şeyi görür önemli olan yaratıcılık derdim. Mesela fotoğrafçılık dersleri almaya başladığımdan beri yaşadığım yeri normalde gördüğüm güzellikten çok daha güzel görmeye
Reklam
Doğduğu günden itibaren, bütün tabuları yıkan. Kendi sesini duyarak yaşayan ve parlamanın içeride olduğu bilen her kadının kadınlar gününü kutlarım. Kadının düşmanı kadındır ilkesiyle değil, kadın kadının yurdudur diyerek, kendine koyduğu saygıyı gösteren kadınlarla el ele tutarak, kendi parlaklığının farkında olmayan insanlara bunu hatırlatan canım kadınlar. Biz zorluklarla mücadele ettiğimiz için değil, içimiz güçlü olduğu için güçlüyüz. Atamın "Ey türk kadını, sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üstünde göklere yükselmeye layıksın" cümlesini baş köşede tutup, kendi değerimizi kendimizin yarattığını bilerek her gün, her an, her noktadan daha ileri. Günümüz kutlu olsun!
Hayata karşı hiç kırgın değilim, sadece bazen ilahi planda veya hayat adımlarımın arasından tat almayı unuttuğumu farkediyorum. En ufak bir düşüklükte diyebiliyorum hadi bir insan sohbetine çık, hayattan bugün alman gerekeni tam almamışsın. İnce bir sohbet ve düşünüyorum, olması gereken hayat bu muydu? Bunları yaşamam gerekiyor muydu? Her
Arabada yüksek sesle şarkı söylemek, bir yerden kulağıma bir şarkı sesi geldiyse ufakta olsa kıpırdanmak yada hemen eşlik etmek. İçimi hayata karşı çok ısındırıyor.
Güç neydi? Çok klasik bir soru. Bu hafta arkadaşlarıma hep bunu sordum. Biri dedi ki "güçlü olmak( çevre ve statü sahibi olup) insanların beni ezemeyeceği ve bunun gururu ile yaşayacağım bir hayatı açan kapı" dedi. Bir tanesi " acıyı kaldırabilmek" dedi. Bir tanesi direk "para" dedi. Bir tanesi ise "hayatımda
Genelde okuduğum her psikolojik yayında "şuanki hissettiğin duygu için içindeki çocuğa bir bak" cümlesini buluyordum. İçindeki çocukla tanış diye diye çocuk olmuşum. Çevremdeki çocuklarla sorgulamadan kahkaha atarken buluyorum kendimi ve içim sızı değil huzur doluyor. Yani asıl soru şuanki savaş duygusunu çocuklukta nerede yaşadın değil de, çocuklar kadar egosuz, kılıfısız, anda kalmayı bilip, kıymet vermek ve bütün duygulara dolu dolu tepki vermekmiş tekrardan içindeki çocukla tanışmak. Çok güzel bir sistem :).
Reklam
Etrafındaki beş kişinin özetisin cümlesine çok inanan biriyim. Fakat insanın her gün etrafında beş kişi tutması da çok önemliymiş. Çok ufak bir iletişimde bile içimdeki ışıkları farkediyorum. Şükür defteri artıları.
Uzun zaman sonra ilk defa sabahın köründen beri dolu dolu bir gün yaşamaya başladım. Bu saatte normal yaşamda gözümü açamazken hazırlanıp, işe gitmek kaldı günün kalanında. Bu dinginlikte kendimle konuştuklarıma dikkat ettim. Aslında hayatımda kaçmak istediğim hiç bir duygu yokmuş, fakat o kadar çok başkalarının duyguları üzerimdeymiş ki. Ben
"Senin planların Allah'ın planlarının önüne geçiyor"
Nokta koyduysan bir kere, çevirmeyeceksin onu virgüle, ne soru kalmalı ne de tek bir soru işareti geriye. "Mevlana
Ne farkeder ki; kör için elmas da birdir cam da. Sana bakan bir kör ise sakın kendini cam sanma. "Mevlana
"İnsan kendi kışını yaşadıktan sonra başkalarırının kışlarına duyarlı oluyor, oysa o kışın içindeki insan kışın farkında bile değil. İşte bu tanrıcılıktır.
Reklam
"kendimi mutlu ettiğimde, küçük şeyler daha az kafama takılıyor" "Haklılıkla ve zorunlulukla değil, içten ve samimiyetle yaşıyorum"
Sevgi ve ilgi, kalbi dertli olanların en iyi ilacıdır
suçlama ve suçluluk. Sorunlar ortaya çıktığında, genellikle oynadığımız rolü – ne ölçüde sorumlu olduğumuzu ve bunun bizim hakkımızda ne söylediğini – düşünürüz. İnsanlar, sorunun kendi yetersizliklerinden, aptallıklarından veya öz-denetimsizliklerinden kaynaklandığına inandıklarında genellikle fazladan sıkıntı yaşarlar. Elbette, kişinin sorumluluğunu değerlendirmesi bazen yararlıdır, ancak insanlar genellikle sorumluluklarını objektif bir şekilde değerlendirmenin ötesine geçerek kendilerini suçlamaya, eleştirmeye ve hatta cezalandırmaya giderler. Bu kendi kendine uygulanan gaddarlık, asıl sorunun yol açtığı sıkıntıyı artırır.
Yüreğimden geçen her kelimeyi süzüp kafatasıma gönderdiğimde, kafatasımın verdiği amansız savaş ve benim hiç durmayan düşüncelerim, hepsi anlaşıp beni öldürmek istercesine yaşıyorlardı.