Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ebu Zer: “evinde ekmek bulamayanın, toplumdan zorla almaya kalkışmayışına şaşarım” der (çeviriyi yapan Hüseyin Hatemi’nin notu: metinde Ebu Zer’den nakledilen söz şiddetli bir söz olduğundan, hafifçe yumuşatılmıştır. “Evinde azık bulamayan kişi nasıl olur da topluma kılıç çekerek karşı çıkmaz, şaşarım.” mealindedir). Ben bu sözü -kimin söylediğini bildirmeksizin- batı’da naklettiğimde, bazıları bunun Proudhon’un sözü olduğunu sanıyorlardı. “Bu ağırlık ve kesinlikte bir söz Proudhon’un ne haddine?” diyordum. Bazıları da “Dostoyevski söylemiştir.” diyordu. Dostoyevski, “bir yerde bir adam öldürülmüşse, suça katılmayanların da eline kan bulaşmıştır.” der. Bu da bir bakıma doğrudur. Fakat Ebu Zer’in ne dediğine dikkat edin! Ebu Zer’in bu sözü bir “din”in sözüdür, din adına konuştuğunu iddia eden bir din adamının değil! Fransız İhtilâli’nden sonra söylenmiş, çeşitli etkilerin ürünü bir söz de değildir. Fransız İhtilâli’nden çok önce, gıfar kabilesinin çevre şartları içinde söylenen bir sözdür. Yoksulluğu doğuran, yoksulluğun doğmasına sebep olan kişilere karşı ayaklanılması, aç olan kişinin kendisini sömüren kişiye karşı ayaklanması değil, toplumdan hakkını zorla istemesi belirtiliyor. Niçin topluma, herkese karşı? Çünkü herkes bu toplumda yaşamaktadır. Herkes sömürücü olmasa bile, bu toplumda yaşayan herkes, benim yoksul ve aç olmam dolayısı ile sorumludur… sömürücünün eylemine katılmış demektir.
''Aşk nedir? Aşk hakkında yüzlerce tanımlama yapılmış ve yapılmaktadır. Fakat aşkın tanımları arasında bana, en derin, en iyi görüneni şudur: ''Aşk, yalnızlığın doğurduğu; yalnızlık da aşkın doğurduğudur.'' Yalnızlık, bir insanın etrafında kimsenin bulunmaması; kimsesiz biri olması anlamında değildir. Eğer bir kişi, intizar, bağlılık, çaba, bağlanma arzusu ve kavuşma isteğini derinden derine duymuyorsa; tek başına, yapayalnız olana oranla, daha -yalnız- değildir. Bunun aksine, içinde böyle bir kavuşma, bağlanma ve mutluluğu duyan fakat ondan ayrı düştüğünü, ona uzak kaldığını hisseden biri -yalnız- kalmıştır. Hem de toplumun kalabalığında yalnız.''
Reklam
Tercüme edilmiş bir düşünceyle aydın olunmaz.
Sayfa 74
Hüzün, yok olanın eksikliğinden, üzüntü ise varolanın eksikliğinden kaynaklanır.
Başkalarına nasihat etmek yerine onları bilgilendirin, bilgiyle donatın, onlar kendi yollarını bulacaklardır.
Sayfa 65
77 syf.
10/10 puan verdi
Çok önemli bir kitap.Dikkatle okunması gerekli.
İnsanın Dört Zindanı
İnsanın Dört ZindanıAli Şeriati · Fecr Yayınları · 20174,973 okunma
Reklam
Klasik şairler, eski sanata ve "sanat için sanat"a taraftar olan sanatçılar, sanatı toplumun maddi hizmetine verirsek, sanatı aşağı düşürmüş oluruz diyorlar. Bunlar ya anlamıyorlar ya da bir tür safsataya sarılıyorlar. Çünkü sanatı toplumun hizmetine vermek, "değer"i "fayda"ya dönüştürmek değildir; burada fayda ve menfaat, toplum içindir, birey için değil. Bunun bizzat kendisi "değer"dir.
Sayfa 124
Daha önce söylediğimiz gibi burjuvazinin hedefi, feodalite döneminin kültürel alt yapısı olan dini ortadan kaldırmak ve yeryüzünde bir burjuvazi cenneti icat etmekti. Burjuvazi cenneti ne demek? Maddi hayat için özel bir felsefe meydana getirmek demek. Hangi felsefe? "Hayatın refahı ve maddi tüketim" felsefesi, dinin şiarı olan "Hakikatın bilgisine erişmek için yaşayalım!" yerine "iyi yaşamak için hakikatleri tanıyalım!" sloganı getirmişti.
Sayfa 39
İnsanın ne olduğunu ve ne olması gerektiğini kavramazsak, yani açık ve üzerinde ittifak edilmiş bir insan gerçeği inancına sahip olmazsak, kültürü, eğitimi, öğretimi, ahlakı ve toplumsal ilişkileri düzeltme çabalarımızın tamamı abestir, beyhudedir. Bu durumda biz; aşılama, budama, ayıklama tekniğini, bağ bakımı ve bitkibilimini çağdaş bilimin en üst düzeyinde bilen, ama diktiği ağacın türünü düşünmeyip içinde yaşadığı toplumun hangi meyveye ihtiyaç duyduğunu göz önünde bulundurmayan bir bağcıya benzeriz.
Sayfa 11
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.