Hayır, yanıldınız hocam. Her şey ekmek ve su değildi. Sizden sevgi bekledik, şefkat bekledik, eşitlik bekledik, umut bekledik, belki size hiç söylemedik ama sarılmanızı bekledik. Belki de çok şey bekledik...
Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı,
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
Siz geniş zamanlar umuyordunuz,
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telaşlarda bu kadar çabuk geçeceği
Aklınıza gelmezdi.
Behçet Necatigil
Buraya bakın, burada bu kara mermerin altında
Bir teneffüs daha yaşasaydı
Tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür
Devlet dersinde öldürülmüştür.
~Ece Ayhan
Bazen küçük bir buse ya da küçük bir dokunuş çok işe yarıyor. Çünkü siz o anda en büyük ihtiyacının deposunu dolduruyorsunuz: Sevilmek. Annesinden veya babasından ya da her ikisinden ayrılmış çocuk bunu bir terk edilme olarak yorumlar. Sevilmiyorum ya da sevgiye layık değilim düşüncesini beynine kazır. Terapistlerin negatif kognüsyon dedikleri ve çok tehlikeli buldukları bu yerleşik inanç sonra bütün hayatını olumsuz etkiler. Sizin o anki bir dokunuşunuz, bir sarılmanız bu negatif kognüsyonun yerleşmesine engel olacaktır. Yerine sevilebilirim ihtimalini koyacaktır.
Yavuz Şam'da kaldığı sıralarda, Muhyiddin Arabî Hazretleri'nin (638/1240) bir kitabında geçen “Sin Şin'a girince Mim'in kabri ortaya çıkar” şeklindeki bir ifadeyi, büyük âlim Kemal Paşazade ile birlikte incelemişlerdi. Burada “Sin”in Selim'e, “Şin”ın Şam'a, “Mim”in de Muhyiddin'e işaret olduğu kanatine varılmıştı.
...dersimin zayıf olmasından dolayı başarısız sayılıyordum. Bu durumu kendime bile izah edemediğim için öğretmenlerimize açıklamak bana çok zor geliyordu.