Hepimiz, yaşamlarımızın belli dönemlerine bazı tipte insanlarla karşılaşırız: Uzunca sakallı, çatık kaşlı ve haşin bakışlıdırlar bunlar.
Dilinden Allah düşmediği halde dedikodu yaparlar.
Haram gördüğü anda bir anda dünyayı inletirler lakin kendilerinin harama bakmasında bir kusur görmezler.
İslam'a aykırı bir davranış gördüklerinde onu kınarlar ancak arka planda daha beterini yaparlar.
Kimlerden bahsettiğimi anladınız, değil mi?
Görünürde hepsi dindar. Ama neden sürekli olarak 'Dediğimi yap, yaptığımı yapma.' havasındalar.
İşte Khan, bu noktayı vurguluyor.
Dilinizde olmasın dindarlığınız. Bunu hareketlerinize de yansıtın.
İslam'ı kendi keyfinize göre ayarlayamazsınız. Rabbimiz hali hazırda bizi öylesine iyi biliyor ki zaten her şeyi bize göre ayarlamış. Bundan daha ötesi olamaz.
Kitapla ilgili tek olumsuz düşüncem, bazı kelimeleri açıklamak için ayrıca bir çaba içerisine girmiş. Kendimi Arapça dersinde gibi hissettim. Bu dili öğrenmek isteyen biri açısından çok güzel. Ancak benim gibi bu çaba içerisinde olmayanların okurken dikkatini dağıtıyor.