uçuşan bir kağıt parçası

uçuşan bir kağıt parçası
Ah, güzel Ay!
Böyle anlarda uysallaşıp sözümü dinlemesinden hoşlanıyordum. Kendimi onun annesi gibi hissetmeyi severdim. Zaten eskiden beri ikimiz birbirimizin hem çocuğu hem annesiyiz diyen düşünürüm. Gerçekte o benim annem, bense onun çocuğu olmasam da.
Reklam
Babam Tanrı'ya inanmamı istemiyor çünkü kapitalistler onu hep fakirlere karşı kullanmışlar
Sayfa 18
Çıt diye kırılıyor iki insan. Bir vakit kaynadıkları yerden. Kimse duymuyor. Arabalar geçiyor sokaktan. Çocuklar koşuyor. Küfrediyor biri. Bir kadın camdan bağırıyor mahalle bakkalına: "Kadir, iki ekmek!" "Tamam, abla! Hemen!" Pof diye bir torba iniyor gökten yolun ortasına, başka bir kadın her gün aynı saatte çöp torbasını ahveriyor mutfağın camından. Kimse duymuyor o incecik kırılma sesini, hayatın gürültüsü pahrhsı içinde. Bir tek ikisi.
Babam ölmüştü birkaç ay önce. İyi değildi epeydir. Pek konuşmazdık babamla, ergenlikten bugüne sarkmış bir ayrı gayrılık, sorsan anlatamam niyesini. Aynı dünyaya dahil olamadık işte. Ayda yılda bir görev icabı yaptığımız "ee daha daha nasılsın?"a varıp da tıkanan, çoğu sessizlik telefon konuşmaları dışında, annemdi aramızdaki tek köprü. Zaten az konuşan bir adamdı. Hastalıktan sonra iyice içine kapanmıştı. Annemden alırdım havadislerini, annem bizim yerimize severdi ikimizi; "Baban çok öpüyor, çok özledim kızımı, gelsin diyor," derdi telefonda bana. Babam bilirdim o sırada çıt çıkarmadan televizyona bakar olurdu. "O da seni çok özlemiş Cemal, gelecekmiş yakında," diye seslenirdi babama annem. İkimizin sessizliğini, sevgisizliğini bastırırdı annemin sesindeki gerçek olmayan neşe. Hepimiz inanır gibi yapardık o görev icabı saadete.
Kalbinin bir ucunu bir başkasınınkine teyellemek istiyor insan. Hepsi hepsi bu.
Reklam
2.041 öğeden 1 ile 6 arasındakiler gösteriliyor.