Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Farklı hayatlar, farklı düşüncelerin ardında kalan birden fazla sözün ağırlığında nedense farklı kelimeler farklı sesler aramaya gitmişti. Gidenlerin aksine sorduğu soruda kendine " neden " diye sormuştu. Sorunun cevabında ise, insanlar nedensizce sorulan sorulara neden diye sorarlar ama bilmezler ki nedenin cevabı uzun, bu nedenin ardında saklanan bir sürü kelime vardır. Boğazımı tırmalayan ve sesimi titreten... Bilmezler ki, için yandığı bu hayatta dışın gülümsediği bir dünyada yaşıyoruz. Kimin doğru, kimin yanlış olduğunu çözemiyoruz. Aksine sevmenin verdiği yetkide verilen tepkiye sebep olan nedenlerde ekleniyor. Ama bilmezler ki, her gidenin bir durağı vardır. Herhangi bir durakta iner ve diğerine yürürsün. Bu hayatta, tek durağın olduğu adres onun kapısıydı. Ama o hiç beni anlamadı. Belki de anlamak istemedi, düşünmek istemedi. Bir kelime dahi konuşmadığım insana duyduğum bu sevginin tarifini veremeyecektim. Ailenin seni düşündüğünü ve bu hayatta seni yalnız bırakmayacağı hissi de bilmukabele. Her giden ardında iz bırakır, yaşıyordum belki ama sorgulayınca hayatı yaşım büyümeye devam edince susuyor ve iyice yalnızlaşıyordum. Sessizliğim bir gün tepecekti ve ben bunu biliyordum, tükenmiştim ve bitkinlik üstüme düştü. Sayfaların arasına anlatırken düşünüyordum, neyden bahsedilirdi ki? Her şekilde mükemmeldi, gözleri desem rüyaya daldırıyordu, yüzü desem ayın bir şaheseri gibiydi. Ellerinin narifliği belkide canımı acıtıyordu elimi tutmadığı için.
Bir Kayıp Denizci
“Gücüm olsaydı kürek çekerdim. Ama tükenmiştim. Ancak bir iki dakika ayakta durabiliyordum. Kıyıdan iki günden az bir uzaklıkta bulunduğuma inanarak avucuma biraz su aldım ve güneş ciğerlerime gelmesin diye sırtüstü uzandım salın kenarına. Yüzümü örtmedim, çünkü martıların süzülerek uçuşlarını izlemek istiyordum. Dar bir açıyla ufka doğru dalıyorlardı. Saat bir olmuştu ve ben zoraki yolculuğumun beşinci günündeydim. Olay saat tam kaçta oldu bilmiyorum, ama beşe yaklaşıyordu sanırım. Yukarıda söylediğim gibi uzanmıştım ve köpekbalıklarının gelişinden önce salın içine çekilmeye hazırlanıyordum. El kadar bir martı yavrusunu salın çevresinde uçarken gördüm ve bir süre sonra yattığım kenarın karşısına kondu. Ağzım sulandı. Kuşu yakalamak için bir şeyim yoktu. Ellerim ve açtığımın bilediği kurnazlığımdan başka bir şeyim yoktu. Öteki martılar yok olmuştu. Yalnızca parlak tüylü, kahverengi ve salın kenarında sıçrayıp duran bu yavru martı kalmıştı.”
Reklam
lütfen oku yabancı,
Acı… Binlerce çeşidi var acının da, aşkında. Bizim yaşadığımız neydi? Aşk mı, savaş mı, intikam mı yoksa aldatmaca mı? Neydi önceleri bizi bir arada tutan, sonraysa düşman eden şey? Sordun mu hiç kendine bize ne oldu diye? Ah, bize ne oldu?.. Öyle çok düşündüm ki bu soruyu, artık anlamını yitirdi bende. Öyle çok cevap aradım ki… Ama her seferinde
Her koşulda yanımda olan kardeşime.
Bazı insanlar ilk tanıdığın andan itibaren özel olur ya aynen öyle bir şeydi. En güvendiğim insanların bir gecede gerçek yüzlerini görmüştüm. Bir ben vardım herşeyimle. Yalnızlık çok şey öğrenirmiş insana.O güne kadar düşünemediğim her şeyi düşünmüştüm yaptığım hataları doğruları. Her şeyin son bulduğunu zannetmiştim. Çok fazla yorulmuştum. Hatta öyle ki tükenmiştim. Ne yapacağımı nasıl yaşayabileceği mi bilmiyordum. Öyle bir geldi ki öyle bir anda geldi ki. Yaşamak için çabalayışlarım sanki görülmüş ve bir hediye gönderilmiş gibiydi. Belki de bana 2022'nin hediyesiydi tek kazandığım şeydi kim bilir. Şehrimin tüm ışıkları yanıyordu artık. Zor zamanlarım tam olarak geçmemişti bunu o da biliyordu. Hala atlamaya çalıştığım şeyler vardı ve o herşeye rağmen yanımdaydı. Belki kolay olmayacaktı ama artık yalnız değildim. Birlikte savaşacaktık ve bu savaşı beraber kazanacaktık. Onunla herşey kolay değildi ama zor da değildi artık. Bütün yaralarımı görüp yara bandı yapıştırmak yerine benimle yaşayıp iyileşmeyi seçmişti. Belki de birbirimizi iyileştirecektik. Hani insan gerçekten sevildiğini hissederdi ya ben bu hissi unutmuştum aslında o gelene kadar. Güzel sevilmeyi yeniden hissettirmişti bana. Artık önemli olan bizdik Hayatımıza mucize gibi giren insanlara
Dua Etmenin Önemi
Birkaç yıl önce çok zorlu bir burun ameliyatına girdim . 2019 yılında . 1.5 saat sürdü. Burnumun kemiği doğuştan eğriydi ama ameliyata girme amacım tehlikeli bir ameliyat, ölme riski var diyeydi . Çünkü yaşamaktan hiç zevk almıyordum birçok sorunla boğuşuyordum artık tükenmiştim manen tamamen. Günah diye intihar da edemiyordum. Girmeden önce Allah'a şöyle dua ettim, Allah'ım ben günah diye intihar etmiyorum sana karşı gelmemek için . Ama hayatım beni çok bunalttı. Bu ameliyatın sonucuna sen karar ver . Yaşamak hayırlı olacaksa beni yaşat yoksa al canımı da kurtulayım . Kendi ailem dahil her şeyden herkesten nefret ettim ben. Dedim . Ameliyat başarılı geçti. Yaklaşık 4 yıl önceydi . 1.5 saat sürdü bir profesör yaptı . Ve biliyor musunuz o ameliyattan sonra hayatım düzeldi . Daha güzel oldu. Her şey. Üniversite sınavını kazandım siyasalda okumaya başladım. Birçok yeni arkadaş edindim. Her şey çok iyi oldu . Size anlatmak istediğim . Duanın gücü ve Allah'tan en kötü anlarda bile asla umudu kesmemektir. Allah, kendisine karşı gelmekten çekinenleri sevdiğini Kuran'da ayette yazıyor. Dua önemsiz bir şey değildir çok güçlü bir silah gibidir. Ayrıca bunu Hz. Muhammed de demişti. Dua müminin silahıdır, demişti. Her zaman kabul olmayabilir. Bir sebebi vardır kabul olmamasının mutlaka. Ya da sonra gerçekleşir hemen olacak diye bir şey yok bazen .Ama dua ile açılır kilitli kapılar . Bunu unutmayın . Anahtar her kapıyı açamaz ama anahtarsız da kapı açılmaz. Dua edin dostlar.... Dua edin . Ne şartlarda olursanız olun . Allah sizi oradan çıkarabilir, kurtarabilir... Her şeyi değiştirip düzeltebilir...
Ben bu hayatta her şey yaşadım. Hemde fazlasıyla… Tüm acıları tattım diyebilirim. Bir değil, bir kaç kez yandım ben. Hayatımdaki bu kadar olumsuzluklara rağmen beni hayata bağlayan tek insandı o. Onunlayken çok başkaydım ben. Onun sesi, onun gülüşü, onun saçları… Hayat ondan ibaretti benim için. Mutluluk ne diye sorsanız “O” derdim. Yüzümdeki
Reklam
SON DANS -1 O eve hiç gitmek istemiyordum. Yine de ayaklarım sürüklüyordu beni. Yol boyunca öylesine değişik duygularla yürüdüm ki. Sanki bir şey olsun, bir şey olsun da beni yolumdan alıkoysun istedim. Zaten bir süredir kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Yorgunum. Hiçbir yere sığamıyorum. Bir boşluktayım sanki. Boğulduğumu, nefes alamadığımı
Gönlümü kara bulutlar kaplamıştı, Bildiğimiz kara bulut değil ama bu bi başka kara buluttu, nefes almamı güçleştiren, gözlerimi kör eden, kulaklarımı sağır eden,hareket etmemi dahi güçleştiren bir kara buluttu, âdeta gönlüm matemdeydi... Sonra bir fırtına koptu ardından sağanak başladı ve ben o kasırgayla ordan oraya savruldum bir yaprak gibi, bitmiştim, tükenmiştim.. Ama sonra, Sonra, sağanak aniden duruverdi ve ardından güneş çıkıverdi ve sonra da gökkuşağı tekrardan nefes almaya başladım,gönlüm o güneşin sıcaklığı ile canlandı, o gökkuşağı ile umudum tekrar hayata döndü.. Ve artık, Benim gökkuşağı renklerinden hayallerim var...☀️🌈
Depresyon Birleşik Devletleri
Bunu kendi kişisel günlüğüme yazdığımda dedim ki neden başkalarıyla paylaşmıyorum. Bunu sizinle paylaşmalıyım. Paylaşmalıyım çünkü belki birileri için önemli gelişmelere sebep olabilir. Özgür olduğumu savunduğum zamanlar hatırlıyorum. Ortalıkta ben özgürüm gibi cevaplar verdiğimi, özgürlüğüme el koyanlara kocaman bir nefret hissettiğimi