Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

GAMZE

GAMZE
@amoureux_des_livres
Sıkı Okur
Lisans
İstanbul
İstanbul, 24 Ocak
599 okur puanı
Ağustos 2019 tarihinde katıldı
Reklam
Geleceğin sorunlarını geleceğin kendisi çözecektir.
Tabii dünyada her şey gülüp eğlenmekten ibaret değildir, kahkahalarla gülenlerin yanında her dem göz yaşı dökenler de bulunacaktır, hem de bu anlatacağımız olayda olduğu gibi bazen gülenlerle ağlayanların nedenleri ortak olabilir hayatta.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Pınar Kür'ün savunmasından, yıl 1988.
Düşünce özgürlüğünü bir kavram olarak bile ortadan kaldırmanın en iyi yolu, düşünmeyi bilmeyen kuşaklar yetiştirmektir. İşte bu yönden, bir süredir, bu ülkede okuyan, bağımsız düşünebilen insanların sayısını azaltmaya, gittikçe yok etmeye yönelik bir kültür politikası güdülmektedir. Toplumu, yalnızca boğazını düşünen bir koyun sürüsüne dönüştürme amacıyla izlenen bu potikanın yöntemlerinden biri de, kitap düşmanlığı ve okuma korkusu yaratmak; yazarı, sanatçıyı, okuru yıldırmaktır.
Çünkü baskıya karşı çıkmamak üzere yetiştirilmişti. Bilmiyordu başkaldırabileceğini; baskıyı, zorbalığı yaşamın doğal bir öğesi bellemişti. Bu baskıyı erkeklerin kurması, her bakımdan kurması da doğaldı onun için. Çünkü güçlü olan onlardı; hep başta olan, her şeye egemen olan.
Reklam
Çiçek demek en az değişen gerçek demek. En bakımsız çiçek bile açar. Bir yıl önceki gibi açar. En kurumuş, ölmüş sandığın çiçeği bile birazcık çabayla canlandırabilirsin. Eski haline getirebilirsin. Kökü toprakta olduktan sonra her çiçeğin yaşatılma, kurtarılma olasılığı vardır. Oysa, dalından koparılmış, vazoda soldurulmuş bir çiçeği ne kurtarabilir?
Hangi mevsimin çiçeklerini en çok severim bilemem. Çünkü tüm çiçekleri severim. Çünkü tüm çiçekler güzeldir.
Bize her şeyi yanlış öğrettiler belki; belki de yanlış anladık, eksik anladık.
Elbet yıkılacak!
İhtiyara direnme gücünü veren, güçsüzlüğünün zorbalığa dönüşmesine yardımcı olan bir şey vardı elbet. Yüzyıllar... Yüzyılların birikimi. Çevredekilere o çürümüş, tüm güzelliğini, işlevini yitirmiş yalının yıkılamayacağını sandıran; moruğun zorbalığını olağan saydıran birikim... Dışardakilerde boyun eğme, içerdekinde ise boyun eğdirme alışkanlığı... Kolay kurtulunmaz bu tür alışkanlıklardan. Oysa gün gelecek yıkılacaktır elbet, yalı da moruk da, simgesi oldukları yoz düzenle birlikte.
Bu kitap tam olarak bunu hissettiriyor insana!
İçimi çok derin, çok büyük, sanki gövdeme sığmayacak kadar büyük bir kızgınlık kapladı. Çocukken çayırlarda baharın ilk papatyalarını yolan arkadaşlarıma duyduğum kızgınlık. Öylesine delice, öylesine çaresiz.
Reklam
Hatırladınız mı? Çocukluğumuzun avizeleri. :)
Üst salonun resimli tavanından sarkan kocaman avizeyi gerekli sozcükleri bilemeden (kristal dendiğini o güne değin duymuştuysam bile aklımda tutamamışım besbelli), bir mahalle çocuğunun sınırlı söz dağarcığına sığdırmaya çalışarak 'cama benziyor ama cam degil' diye tanımladığımı anımsıyorum. Sanki gökteki tüm yıldızları toplayıp bir araya koymuşlar.
Bir tek kez adını söyledi bana yalnızca. Melek, dedi. Bahçede. Manolya agacının altında. Benim adım Melek. Onu bile inanarak soylediginden kuşkuluyum şimdi. Melek diye birinin varlığına inanıyor muydu? Susması Melek diye birinin varlığını kavrayamamasından mı? Şimdi birden bire geldi aklıma bu. Öteden beri en anlayamadığım şey susması, hiç bir zaman hiç bir konuda özünü savunmaya kalkmamasıydı. Oysa belki de kurtarmaya, aklımca topluma kazandırmaya çalıştığım kadın kesin bir hiçyokluk içinde yaşıyordu da ben ayrımsayamadım.
Ahh Melek :(
Kur-tul-mak, demişti sanki heceleyerek. Yeni öğrenilmiş bir sözcük. Anlamı pek bilinmeyen, hatta belki de hiç bilinmeyen bir sözcük: Kur-tul-mak.
Ecel tuzağını açamaz mısın? Açıp da içinden kaçamaz mısın?
...hiç bitmeyecek sanırsın oysa bitiyo herbi acı geçip gidiyo...
871 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.