Yine son 100 sayfa ve yine kalbim ağrıyor. Bu seri hayatımın her anını işgal etmiş gibi hissediyorum. Yıllardır aynı kişileri okuyormuşum da bıkmak nedir bilmiyormuşum gibi.
Kitabın başında (serinin diğer kitaplarından tanıdığım kadarıyla) Nesta sevdiğim bir karakter değildi. Hatta kitap onun üzerinden olduğu için okuyup okumamak konusunda kararsız kaldığım anlar bile oldu. Ama şimdi iyi ki okumuşum diyorum. Çünkü Nesta, kitaptaki en sevdiğim karakterlerden biri artık.
Mükemmel bir seri, mükemmel bir kitap. Devamını nasıl bekleyeceğim konusunda hiçbir fikrim yok.
“Yıllar önce Memphis'e evlenme teklifi ettiğimde ona bu evi dolduracak büyük, şamatıcı bir aile istediğimi söylemiştim. Gecenin bir yarısı sık sık oyuncakların üzerine basardım. Bir tartışmayı ayırmadığım tek bir gün bile olmazdı. Her zaman derisi yüzülmüş bir diz olurdu. Zedelenmiş bacaklar. Gürültü sağır ediciydi.
Tüm bunlar, kucağında çığlık atan bir bebekle, gözyaşları içinde ve bitkin bir halde evimin önüne gelen kadın yüzünden olmuştu. Hayatımı değiştiren bir kadın.
Koridorda yürüyor, çocuklarımızı yemek masasına götürüyordu. Beni onu izlerken yakaladı ve alnı kırıştı.
"Ne oldu?”
“Ev tam bir karmaşa.”
Gözleri yumuşadı. “Bizim karmaşamız.”
Birbirlerine aşık olan ama açılamayan ve bu şekilde yaşamaya alışmış iki saftiriğin hikayesini okuyoruz. Birbirlerinin en yakın arkadaşları olduğunu düşünüyorlar ama aslında ikisi de aralarındaki ilişkinin normal bir arkadaşlıkla alakası olmadığının da farkında. Buna rağmen kör ve sağırı oynamaya devam ediyorlar. Kendilerini sahte ilişki içinde bulunca da dokuz yıllık acıları nihayet son buluyor.
Klişeydi, eksikleri de vardı ama kibar erkek okumayı çok sevdiğim için Luka'ya bayıldım. Stella'ya olan nazikliği beni büyülemiş bile olabilir. Stella da korkularına rağmen çok tatlı bir karakterdi. Luka başta olmak üzere diğer arkadaşlarına da çok değer verdiği hissediliyordu.
Tatlı, nahif, olaysız bir kitaptı. Kafa dağıtmak için sakin bir şey arayanlara önerimdir.