And the oscar goes to...
Bir kelimeye takılıp kendine distopik bir gerilim filmi çeken ve Stephen King’e taş çıkartacak bir senaryoyla yılın en iyi film Oscar’ını kazanabilecek nice hayaller var şu hayatta. Gerçekte var olmuş dünyasını, rüyasıyla değişmiş ve bu rüyaları da umacı bir karabasan ve karanlık bir sahne dekoruyla bezemiş onlarca, yüzlerce belki binlerce hayat... Kendi doğumunu lanetleyen “Beşikteki Mezar” kitabının yazarından, korkuları gün yüzüne çıkmasın diye çabalayan ve “Hepiniz Suçlusunuz ” diyen yönetmenine.. “Sesler ve Renkler Aynı” diyen sesçisinden, “Bugün Yine Dünün Aynısı” diyen görüntü yönetmenine.. Bir başkası olmadan kendisi de var olamayan yardımcı kadın oyuncusundan, sade kendinin var olduğunu zanneden ama bir türlü kendine karakter yaratamayan yardımcı erkek oyuncusuna.. İç sesinin esiri olmuş suflöründen, dış seslerin kurbanı olmuş figüranına.. Sürekli hizmetçi olanından, dedikoducu bahçivanına.. Korkularına yenik düşmüş kaygılı çocuktan, takıntılarını inanç sanmış obsesif patronuna.. Bir dünya film yapan her ”scene” var şu hayatta.. İyi de; Katil kim? Ertan YAVUZ
Reklam
İçaforiz
Umarım günün birinde “and the oscar goes to” kendini en iyi oynayan insana verilir.. Ertan YAVUZ