Aylin Büyüksavaş'la epik fantastik bir kitap okuyacağız hevesiyle başladık ama kısa süre içerisinde aradığımızı bulamayacağımızın farkına vardık.
Sova İmparatorluğu'na bağlı çalışan Konrad isminde bir yargıcımız var. İki yoldaşıyla birlikte yıllardır köy, kasaba dolaşıp imparatorun adaletini dağıtıyor. Karşılaştığı davalarla, ölümlerle ilgileniyor. Konrad'a göre imparatorun üzerinde hiçbir güç yok, adamın adalet duygusu çok kuvvetli. Fakat yıllardır imparatorluktan uzakta, görevden göreve koştuğu için aslında birtakım şeyler değişmiş durumda ve Konrad olanı biteni ne kadar reddetse de acı gerçekler eninde sonunda gün yüzüne çıkıyor tabii.
Olayları Konrad'ın iki yoldaşından biri olan ki bu yoldaşlar aslında yargıcın maaşlı personeli oluyorlar, kâtibi Helena anlatıyor.
Yani kitapta fantastik ögeler var ama tam bir fantastik değil. Polisiye bir durum söz konusu ama tam bir polisiye değil. Karakterler ağırlıkları olan, akıllı, zeki insanlar olarak lanse ediliyor ama tam olarak değiller. Yani yazar nereye dokunduysa yüzeysel geçmiş.
Zaten bilinen, öncesinde görülen şeylere verilen tepkiler çok alakasızdı. Kitabın o kısımları beni sinir etti, ne yalan söyleyeyim.
Ben farklı beklentilerle kitaba başladığım için bana yetmedi kısacası. Ama böyle biraz ondan biraz bundan olsun, kafamı fazla yormasın diyenler için ya da kitabın türüne yeni giriş yapacaklar için tercih edilebilir sanırım.
Men sold the strength of their bodies as sellswords and assassins, bricklayers and carpenters. Why should it be any less acceptable for women to sell the softness of theirs?
"Suit yourself. But whatever you do or don't do, sweetheart, do it for yourself. Don't choose a mediocre life for a mediocre man. Go be exceptional. If he's worth it, he won't judge you. And if he's really the one, he'll come along for the ride."