Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Anıl Ersoy

Anıl Ersoy
@anlersoy
Ziyanda olmamak için ziyâ olmak gerekir.
"Çünkü modernleşmenin doğurduğu benzersiz, biricik, egemen bireyden farklı olarak gelenekteki bireyin belki bir yönü ait olduğu topluluk içerisinde kendisini gizlemek, böylece grup içerisinde kişilik olarak yok olmak olsa da daha belirgin yönü gruba işlevsel katkı yapmak üzere benliğini ortaya koymaktır. Açıkçası farklı bir evren kavrayışına dayanan bu kültürün bireyi yok ettiğini değil, bu dünya görüşü çerçevesinde şahsiyeti çatışma yerine uyum üzerinden kurduğunu; bireyselliğin uyum anlayışı üzerinden kurulduğunu söylemek mümkündür."
Reklam
"Yine de modernite öncesinde insanların davranış kalıplarını belirleyenin geçmişte, örnek alınacak tiplerde bulduğunu; sonrasında ise bireyde merkezleşen geleceğe dönük bakış açısı ve iyimserliğin bunun yerini aldığını düşünmek yanlış sayılmaz."
"Aydınlanmanın soyut insan kavramının herkeste tek tek görünen gücünü temsil eden bireyin yerini benzersiz bir tekil özne olarak birey alır. Birbirlerine eşit, özerk ve birbirinden bağımsız varlıklar gibi görüp davranmaya başladıklarında, insanlar aslında sözcüğün gerçek anlamıyla birey olmuşlardır."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Romantizm:
"Gerçekten de 18. yüzyılın sonlarından 19. yüzyılın ortalarına kadarki süreçte Avrupa romantizm hareketi, aydınlanmanın getirdiği kurallara karşı güçlü bir itiraz geliştirdi. Duyguyu aklın, özneyi nesnenin, hayalî olanı maddî olanın yerine geçirme çıkışıydı bu."
"Edebiyatta da ağırlığın özneden yana kayması romantizmi, nesneden yana kayması gerçekçiliği ortaya çıkarmıştır."
Reklam
Aydınlanma Süreci:
"(...) yeni 'Tanrı'nın niteliklerinin kazınabileceği boş bir insan imgesi olarak birey, bu bireyin oluşturacağı 'hayali bir cemaat' olarak ulus ver bu ikisinin 'öteki'yle ilişkisini kurmaya yardımcı olacak yeni bir din olarak laiklik kavramlarının yaşamı yönlendirmesi. (...) Aydınlanma sürecinin temel kavramı olan Hümanizm'in neredeyse bütün anlamı bu çerçevenin içerisinde oluşur."
"...satrancın kurallarını öğrendiği anda şahını kaybeden adamın ruh durumu; ya da oyunu kaybederken öğrenen adamın karmaşık heyecanı."
124 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Dalgalı Suda Gölge ve Suret
Dalgalı Suda Gölge ve SuretYılmaz Daşçıoğlu
0/10 · 1 okunma
"Yazar, çalıştığı materyalleri yapmaz: Biçimler, değerler, mitler, simgeler, ideolojiler ona zaten üzerinde çalışılmış olarak gelir; tıpkı araba montaj fabrikasındaki ürünleri ona çoktan işlenmiş materyallerden meydana getiren bir işçi gibi."
Reklam
"Kitaplar yalnızca anlam yapıları değildir, aynı zamanda yayımcılar tarafından üretilmiş ve kâr etmek amacıyla piyasada satılan metalardır da. Tiyatro yalnızca edebi metinlerin bir araya getirilmesi değil, aynı zamanda izleyicilerin tükettiği, kâr etmek için kimi insanların (yazarlar, yönetmenler, aktörler, sahne görevlilerinin) istihdam edildiği kapitalist bir iştir. Eleştirmenler yalnızca metin çözümleyicileri değildir, aynı zamanda (genellikle) maaşlarını devletin verdiği, öğrencilerini ideolojik açıdan kapitalist toplumdaki işlevlerine hazırlayan akademisyenlerdir. Yazarlar yalnızca birey-ötesi zihinsel yapıların aktancıları değill aynı zamanda satabilsinler diye meta ürettikleri yayınevleri tarafından kiralanmış işçilerdir."
"'Raphael'i yakın' sloganında özetlendiği üzere, Fütürist şair Mayakovski geçmişteki bütün sanatın yıkımı için çağrıda bulunuyordu; Bolşevik Parti Merkez Komitesi'nin 1928 yılında aldığı karara göre edebiyat, yazarları inşaat alanlarını ziyaret etmeye gönderen ve sistemi göklere çıkaran romanlar üretmelerini isteyen partinin çıkarlarına hizmet etmeliydi."
"Geleneksel Yunan toplumunda insan evrendeki evindedir; bir daire, ruhunun taleplerine eşit olan tamamlanmış içkin anlam dünyası içerisinde hareket eder. Roman, insanın ve dünyasının uyumlu bütünlenişi paramparça olduğunda ayakları üzerine kalkar; kurgunun kahramanı artık bir bütünlük arayışı içindedir, arzularını şekillendiren, ona ya çok dar ya çok geniş gelen o dünyaya yabancılaşacaktır. Deneyimlerine dayanan gerçeklik ile yok olmaya yüz tutan bir mutlak arasındaki dengesizlik yakasını bırakmayacaktır, romanın biçimi genellikle ironiktir; bu, 'Tanrı'nın yüz çevirdiği bir dünyanın epiği'dir."
"Biçimler, tarihsel açıdan somutlaştıkları 'içerik' türleri tarafından belirlenirler; değişir, dönüşür, bozulurlar içerik kendi içinde değiştikçe kökten değişirler. "İçerik” bu anlamda "biçim”e önceldir; tıpkı Marksizme göre bir toplumun maddi 'içerik'inin, üretim tarzının, üstyapısının 'biçimler'ini belirlemesi gibi."
1.259 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.