Çok merak ettiğim kitaplardan biriydi. Geç de olsa okudum ve gerçekten o dönemi yaşadım. 1980 askeri darbesinde, Almanya'dan yurda dönen Tarık Akan,orada yaptığı bir konuşma yüzünden gözaltına alınır. Daha sonra hapishanede yaşadıklarını kaleme almaya başlar. Işkenceler, eziyetler, çığlıklar birbirini izler. Beni en çok etkileyen şey,onca eziyete ve haksızlığa rağmen,hiç pes etmeden sabırla beklemesi oldu. Başkası olsa kesinlikle kendini kaybederdi. Ben çok beğendim ve etkilendim kitaptan. Keşke Tarık Akan gibiler hep olsa...
Yaşam koşulları olumsuz yönde değiştiğinde insanın biyolojik ve moral sağlığının bozulduğunu, ama hayatta kalma dürtüsünün tüm zor koşullara katlanmayı, hatta neredeyse alışmayı sağladığını düşündük.
Bir sürü araba, üst üste insanlar, kalabalık Herkes birbirinin yaşamından habersiz, bir yol tutturmuş gidiyordu, kimse kimsenin umurunda değildi; kimse böyle bir çaba içinde de değildi.
Ben Uğurla (Dündar) odada yalnız kaldım. Yıllar sonra ilk kez karşılaşıyorduk. Aramızda bir dostluk, arkadaşlık olmadığı gibi gençliğimizde yumruk yumruğa kavga etmişliğimiz bile vardı. Soğuk bir hava ve yapmacık jestler aramızda dolandı.
"Tarık, benden istediğin bir şey var mı?"
"Yok, sağ ol."
"Ben TRT Genel Müdürü olacağım; nezaket ziyaretine geldim. Dışarıda herhangi birisine söylemek istediğin bir şey varsa yardımcı olabilirim. " "Yok, teşekkür ederim."