Sabahları uyanmak zor geliyor bazen , Annem çocukken herşeyi öğretmişti ama yaşarken içimizdeki sonbaharla nasıl mücadele edeceğimizi ,mutsuzken gülümsemeyi unutmuştu aslında zamanda geçiyor elbette gökyüzüne bakmayı ,sahaflara gitmeyi seviyorum hala kitap aldığımda yada sahile gittiğimde çocuk gibi mutlu oluyorum ama içimdeki sonbahar sanki hiç geçmiyor. Yaz geliyor her çiçek gördüğümde hepsini kurutmak ve saklamak kendime bir anı oluşturmak istiyorum ama ruhu yorgun olan biri nasıl anı oluşturur ki zaman geriye aksa Annem saçlarımı tarasa ,sabah okula geç kalacaksın diye beni uyandırsa olmaz mı? Çok mu büyüdüm ben ama ruhum çok küçük ve yalnız
Sahip olmak ya da olmak 3
Sahip olmak" şeylere, nesnelere ilişkindir ve bunları görüp, tutmak ve de tanımlamak kolaydır. "Olmak" ise, yaşantılara ve bazı içsel süreçlere dayandığı için, dile gelmesi, tanımlanması- zor ve hatta imkânsızdır. Kişilik dediğimiz, dışa vuran yanları- mızı, yani taşıdığımız maskeleri tanımlamak mümkündür. Çün- kü bu, dışlaşmış bir
Reklam
Köy Çocuğu
Ben çocukken Babamın 500 Dönüm Tarlasi, Traktörü, Ortalama 150 Koyunu, Üç Beş İneği ve Danaları vardı. Yİlda 60 ton Buğday, 150 Kuzu, Bir iki Dana satardı. Ve ben kendimizi Fakir sanırdım hep. Çünkü hep üstünüzde eskimiş Elbise ve Ayakkabi vardı. Sobada tezek yakardık. Saman ile ekmek yapılırdı. Ama Et yemeğinden artık bıkıyorduk, hayvanın iç organları köpeklere verilirdi. Yumurta yememek için sofradan kaçardık. Pastırma sucuk günlük yiyeceğimizdi. Tereyağı peynir yoğurt bozulunca atar yenisini yapardı Annem. Bana göre Zengin Şehirde oturan şık giyinen Şehirlilerdi. Ve muhtemelen herkes böyle düşünüyordu. Çünkü herkes çocuklarını devlet memuru yapmak için okutuyordu. Okusun hayatı kurtulsun. Köyde hayatını çürütmesin derlerdi. Bu düşünce geleceğimize şekil verdi. Bizi fakirleştirdi. Ve Domates, Biber, Patlican üretemeyen bir ülke yaptı. Şimdi buradan bakıyorum ki! Babam çok zengin bir adammış, Resmen ağa imiş. Ama sürekli tasarrufu kişiliğinin bir rüknü yapmış, gereksiz elbiseleri israf saymış. Köylüler Şehire göçtü. Sehirler büyüdükçe köyde tarla satıp Şehirde Arsa aldılar. Daire karşılığı verdiler Müteahhide üçer beşer daire aldılar. Şimdi o Dairelerde yiyecek sebzeyi alamıyorlar. Çünkü yok. Soğan Patates alamıyorlar pahalı. Tereyağı, Peynir alamıyorlar. Doğalgaz zammına kızıyorlar Hala köylüler, Şehre göçüyorlar. Bunlar daha iyi günlerimiz.
Ben hep benim de Sen kimsin? Hayatını nasıl bu kadar değiştirebildin? Annene bile zorla gönderiyordum Ailenden nasıl çıkmaz oldun? Üzüm üzüme baka baka mı karardı? Armut mu dibine düştü? Oyunun ne zaman bitecek de kendi hayatına döneceksin? Seni sen olduğun için sevmeyen bi insanla ömür geçer mi? Zorla güzellik varmıymış? Başkasının hayallerinin üstüne hayatlar ne zaman kurulur olmuş?
Ben her zaman herkes uyduktan ve alacakaranlık çöktükten sonra gün boyu içimde biriktirdiğim duygularımı yastığıma aktarırdım. Annem de anne yüreğinin getirdiği bir şey olsa gerek böyle bir huyum olduğunu seziyordu. Ama bir gün bile bu anlarımı yakalama fırsatı olmamıştı. Sadece tek bir gün hıçkırı hıçkıra bağıra bağıra ağladım. Çünkü o gün küçücük bir kız çoçuğunun annesiz, babasız ve evsiz kaldığını öğrenmiştim. Bu benim en büyük ve en dayanılmaz acılarımdandı.Annem içimdeki bu büyük acıyı yok etmek istedi ve bir telefonla sabahında o küçük kız çocuğunu kapımızın önünde buldum.
Geçen sene arada bir selam verdiğim bir arkadaşım vardı. Ona dışardan Bakınca tam bir deli duruyordu aynı ben diyordum hep . Ama benden farkı Dertsiz tasasız duruyor oluşu diye düşünüyordum... Bu yıl kyk da aynı odaya düşünce ister istemez aramızda bir az daha fazla samimiyet olmaya başladı ilerleyen zamanlarda bu samimiyet bir az daha fazla
Reklam
531 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.