Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bilgi sonsuz bir evrendir, bütün yaşamımız boyunca hiç de ölçülü davranmadan beslenebiliriz ondan, ne yapsak tüketemeyiz onu. Üstelik, daha da iyisi: Ondan ne kadar beslenirsek, dünyayı da o kadar az tüketiriz.
Sayfa 143 - Yapı Kredi Yayınları 14. Baskı, Eylül 2013- Çeviri: Orçun TürkayKitabı okudu
Tıbbın bize armağan ettiği o fazladan onlarca yılı neyle dolduracağız? Gitgide daha çoğumuz daha uzun ve daha sağlıklı bir yaşam sürüyor; ister istemez sıkıntının, boşluk korkusunun pençesine düşebilir ve bu durumdan tüketim düşkünlüğüyle kurtulmaya çalışabiliriz. Yeryüzü kaynaklarını çok hızlı tüketmek istemiyorsak, olabildiğince başka tatmin biçimlerine, başka haz kaynaklarına, özellikle de bilgi edinmeye ve ışıltılı bir içsel yaşam geliştirmeye öncelik tanımamız gerekecek.
Sayfa 142 - Yapı Kredi Yayınları 14. Baskı, Eylül 2013- Çeviri: Orçun TürkayKitabı okudu
Reklam
Kesin olan ve bugünün dünyasında ağır basan şu ki, on yıllardır Arap-İslam âlemindeki gizil modernlik yanlısı, laik insanlar Batı'ya karşı mücadele ettiler; bu yüzden de, çıkışı olmayan bir yolda, maddi manevi anlamda yollarını şaşırdılar; Batı da çoğunlukla korkunç bir şekilde ve kimi zaman da dinsel hareketlerin desteğiyle onlarla savaştı.
Komünizm sadece mücadele ettiği güçler tarafından yenilgiye uğratılsaydı, yeraltında varlığını sürdürür, ardından da güçlü, laik bir inanç olarak bütün dünyaya yayılırdı. Ama tabii ki, öyle olmadı. "Sınıf düşmanları" tarafından yenilgiye uğratılmadan önce de, zaten büyük ölçüde gözden düşmüştü. Sanata yaklaşımı çok baskıcı bir hal almıştı, düşünce özgürlüğü anlayışı Engizisyon dönemi anlayışını andırıyordu, iktidar uygulaması da başa geçtiklerinde tahtı kaybetme korkusuyla erkek kardeşlerini ve yeğenlerini kılıçtan geçiren Osmanlı padişahlarını akla getiriyordu bazen.
Sayfa 124 - Yapı Kredi Yayınları 14. Baskı, Eylül 2013- Çeviri: Orçun TürkayKitabı okudu
Ben daha çok bir fırtınanın ertesi günü, daha şiddetli başka bir fırtına geliyorum derken, bir bahçede gezinen gece bekçisi gibi davranacağım.
Zamanaşımı, hukukçuların icat ettiği bir kavramdır; halkların belleğinde, zamanaşımı diye bir şey yoktur.
Sayfa 48 - Yapı Kredi Yayınları 14. Baskı, Eylül 2013- Çeviri: Orçun TürkayKitabı okudu
Reklam
Askeri bir operasyonun amaçları ne olursa olsun, onun adalet adına, uygarlık adına, Tanrı ve peygamberleri adına, ezilenler adına ve elbette, meşru müdafaa ve barış aşkı adına yürütüldüğünü söylemek yeğlenir. Asıl gerekçelerinin intikam, açgözlülük, fanatizm, hoşgörüsüzlük, egemen olma isteği ya da muhaliflerini susturma arzusu olduğunu söylemek hiçbir liderin işine gelmez.
Sayfa 44 - Yapı Kredi Yayınları 14. Baskı, Eylül 2013- Çeviri: Orçun TürkayKitabı okudu
Zaman müttefikimiz değil bizim, yargıcımız.
Sayfa 12 - Yapı Kredi Yayınları 14. Baskı, Eylül 2013- Çeviri: Orçun TürkayKitabı okudu
Yeni rejimin güçlü ismi General Abdülkerim Kasım, Birleşik Arap Cumhuriyeti'ne katılmak yerine, bütünüyle Irak'a özgü ve açıkça sola dönük bir devrimin sözcüsü süsü verdi kendine. Böylece, çok geçmeden, Nâsr'ın amansız düşmanı haline geldi ve bu iki adam arasında ölümüne bir mücadele başladı. 7 Ekim 1959'da, Bağdat'ın göbeğinde, Kasım'ın zırhlı arabası kurşun yağmuruna tutuldu. General hafif sıyrıklarla çıktı arabadan; bacağından yaralanan saldırgan kaçıp Suriye topraklarına sığınmak üzere sınırdan geçmeyi başardı. 22 yaşındaki ulusalcı bir militandı bu, adı da Saddam Hüseyin'di.
Bir altın çağı mıydı bu? Bilançosuna bakılırsa kesinlikle hayır, çünkü Mısır devlet başkanı ülkesini az gelişmişlikten kurtarmamış, çağdaş siyasal kurumlar oluşturmamış, diğer devletlerle birleşme tasarıları hep başarısızlığa uğramış ve bütün bunlara bir de İsrail karşısında aldığı büyük asgari yenilgi eklenmişti. Öte yandan, Arapların o yıllara ilişkin izlenimleri hâlâ aynıydı: Güçsüz, anlamsız ve küçük görülen figüranlar değil de, kendi tarihlerinin oyuncuları olmuşlardı bir süreliğine ve kendilerini özdeşleştirdikleri bir liderleri vardı. Övgülere boğulan bu lider, demokrat olmamasına, bir askeri darbeyle başa geçmesine ve hileli seçimlerle iktidarda kalmasına karşın, kendi ülkesinin sınırlarının dışında bile meşru görülürken, ister en eski hanedanların mirasçısı olsunlar, hatta isterse Peygamber'in soyundan gelsinler, ona karşı olan liderler hiç de meşru gelmiyordu halklara.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.