Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Yaşamı boyunca babası kendisine bir kez bile uyku öncesi hikâye okumamış bir çocuğun aslında babasının kendisini ne kadar çok sevdiğini anlatması, babası ile kopuk olmanın acısını bastırma çabasından başka bir şey değildir." *Bu bastırmalar olmasa, bilinçaltı bireyin kendi gerçeğinin acıları içinde boğulacağını sezinleyerek, onu gerçek yaşam öyküsü ile değil, kurgulanmış bir yaşamın avuntusu içinde tutmaya çalışır.
Bir çocuğun kapılabilecegi en müthiş korku, sevilmemek korkusudur, reddedilmek, cehennem korkusudur. Sanırım, dünyada herkes, reddedilmeyi çok az tatmıştır. Reddedilmek, öfke doğurur. Öfke öç alma duygusunu, öç alma da suçu getirir işte, insanlığın öyküsü budur. Bence, reddedilmek olmasaydı insan bu durumda olmazdı.
Reklam
İrem,bunu hemen yapıp sırasına dönmek istemenin verdiği o telaşlı sesiyle,''Günaydın,''diye yanıtladı.Elindeki mavi kapaklı kitabı sıranın üzerine bıraktı.''Kitabı istemiştin.'' Miraç sevinçle,kocaman gülümsedi.''Bitirdin mi?'' ''Evet.Güzel bir kitapmış.Umarım sen de seversin.'' Sesi umursamazdı ama kendinden bile gizlediği bir iç sesi vardı.Umarım seversin.Sevmek zorundasın çünkü daha önce hiç kimseye kendi okuduğum kitabı öylece teslim etmedim.Onu sevmek zorundasın.Sanki orada durmaya daha fazla dayanamıyormuş gibi arkasını dönüp giderken Miraç aceleyle,tereddütle ve tanımlayamadığı bir sürü duyguyla teşekkür etti,İrem ise çocuğun bir şekilde yine duyacağından emin bir şekilde,arkasını dönmeden önemli olmadığını mırıldandı. Aslında önemliydi elbette fakat İrem'in bunu öğrenene dek gidecek daha çok yolu,yaşayacak daha çok öyküsü vardı.
Sayfa 143
Konuşma tarzı ne kadar özentili ve yapmacıksa, davranışları da o denli kuklalara benziyordu
İnsanın kendine ait olan şey, ancak yabancı bir yerde kesin ve belirleyici bir anlam kazanmaz mıydı?
İçlerinde "kötüler" yoktu belki; ama hepsinin de "masum" olmadığı kesindi
Reklam
çocuk oynayarak, yetişkin çalışarak ve ona elinden geldiğince gözkulak olarak, birbirleriyle konuşma arkadaşlığı eden bir çocuk ve bir yetişkin gibi, hem çokbilmişlikten, hem de küçümsemeden uzak, yalnızca bir "çocuk" ve bir "yetişkin" gibi; yoksa "çocuklar", yalnızca kendi aralarındayken uygun koşulları bulan ve tüm acı ve haksızlıklara karşın, ancak bir aradayken özgüvenle davranabilen ve bir şeyler olabilen, kendine özgü ve çok farklı bir "tür" mü oluşturuyorlardı? Eğer öyleyse, asıl ailelerinin "kendi türdeşleri" olması gerekmez miydi; yetişkinlerinse yalnızca birer bakıcı? Çocuğun, en haince olayların, en acımasız alayların ve gurur kırıklıklarının ardından bile, hayırlı haberler getiren bir elçiye yönelircesine, her seferinde öteki çocuklara yöneldiği apaçık ortada değil miydi en azından?
Tüm insanların ruhudur oysa çocuklar. Gerçi daha az acı çeker bunu yaşamayan, ama rahatlığı, kaçırılmış bir mutluluktur.
İnsanoğlunun öyküsü…
“Bir çocuğun en büyük korkusu sevilmemek, en çok korktuğu cehennem reddedilmektir. Bana kalırsa dünyada herkes reddedilme hissini az veya çok yaşamıştır. Reddediliş öfke doğurur; öfkenin sonucu, reddedilişin intikamı olan suçtur ; suçtan da suçluluk kaynaklanır - işte insanoğlunun öyküsü.”
Sayfa 293Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.