Genç yaşta edebiyata atılmış, edebiyatın ortasına bırakılmış bir kuşaktı, bunu başarmak zorundaydı; tavsattı işi. Bazısı bilgiçliğe saptı, bazısı da küçük burjuva oldu, kimi bilgiç küçük burjuva.
Büyük duygular kişiye kolayca gelmiyor. Çevremde dönüp kişiyi bayağılaştıran örgü, beni hiçbir süre aldatamadı; bağlayamadı kendine; örgünün bir atkısı yapamadı: her süre devrimci hareketlerle duydum o kişiyi yücelten duyguları, başka şeylerden değil; kadınlar beni bütünüyle ele geçiremediler, bundan dolayı huysuzlandı yakın ilişkiler kurduklarım.
.
.
.
"...
Bence, bugünkü dünyada iki çeşit insan var: olanaksız olanın ardında olup da bunun farkında bile olmadan yaşayanlar, bir de bunun farkında olanlar. Asıl zor olan da bu ikincilerin yaşamı."
Kimliksiz kişilerin oluşturduğu bir toplumsal kesitin bilgisi, ‘düşünce planında var olan bir bireyin’ dilsel, çağrışımsal iç konuşmalarında boğulmaktadır.
-Çok Olgun Bir Roman-
Yannis Ritsos’tan bir mektup geldi bugün; tam yirmi satıra sığdırılmış bir dünya! Gidip kapısını çalsam, evine konuk insem, usta, desem, koruyalım barışı ve özgürlükleri, öldürmesin çocuklarımız sakın birbirlerini, bir masa donatalım: zeytin, domates, beyaz peynir, toplanalım bir reçinanın, bir rakının başına, rüzgârlara, denizlere, dostluklara içelim, istersen bir tütüncü dükkanı açalım ortaklaşa.
“Yannis Ritsos’un Mektubu” başlıklı şiirden parça,
Rüzgâra Yazılıdır, s. 53.
-Yunanistan! Yunanistan!-