Gelin görün ki kızlar iki yüzlüydü. Ağladıkları zaman, söylediklerinin yüzde birine kendileri de inanmıyordu. Buna da şaşmamak gerekirdi, herhalde sırf hoşlarına gittiği için ağlıyorlardı. Başkalarını, hele oğlanları üzmek onlara zevk veriyordu.
Ben dünyaya yoksul gelmiştim. Yaşamım yoksulluk içinde geçmişti. Zaman zaman aç kaldığım olmuştu. Bütün yaşamımca ne bir oyuncağım olmuştu ne de başka çocuklar gibi oyun oynamıştım. Bütün anılarımda yoksulluğun acısı vardı. Bu yoksulluk acısını sürekli çekmiştim. Bir dükkandan para verilerek satın alınmış ilk fanilamı sekiz yaşındayken giymiştim. Altı üstü ufacık bir fanilaydı işte. O kirlendiği zaman, yıkanıncaya kadar yine evde yapılmış çirkin fanilarla kalırdım. Dükkandan alınma o fanilam bana öyle gurur veriyordu ki, bir süre üstüme ondan başka bir şey giymemek için dir etmiştim; (...) sonunda annem, bütün dünya görsün diye sadece dükkandan alınma o fanilayla dolaşmama izin vermişti.