Empati
…pek çok çocuk endişelerinin yetişkinler tarafından göz ardı edilmesine, önemsenmemesine ya da küçümsenmesine alışkındır. Ne de olsa biz yetişkinler belli bir sorun söz konusu olduğunda çocuğa ket vuranın ne olduğunu çoğu zaman zaten bildiğimizi düşünürüz, bu da onu öğrenmeye genelde pek enerji sarf etmediğimizi açıklar. Üstelik halihazırda şahane(!) çözümler üretmişizdir.
Huneyn zaferinden sonra düşman kovalanırken Efendimiz (s) bir kadın cesedine rastladı. Birisi kadını Hâlid b. Velid’in öldürdüğünü söyleyince, derhal ona: - “Hâlid’e yetiş ve derhal ona, ‘Allah Resûlü, seni çocuk, kadın ve hizmetçi öldürmekten men ediyor’de” buyurdu. Bazı çocukların öldürüldüğüne dair bir haber üzerine de: - “Dikkat ediniz! Çocuk öldürülmeyecektir!” Talimatını verdi. Bir sahabe: - “Ya Resûlallah! Onlar müşriklerin çocukları değiller mi?” Deyince, şu ibretlik cevabı verdi: - “Sizler de hidayete ermeden önce müşriklerin çocukları değil miydiniz? Her çocuk, islam yaratılışı üzerine doğar. Dili dönünceye kadar öyle devam eder. Sonra anne babaları onu ya Yahudileştirir ya da Hristiyanlaştırır.”
Sayfa 273Kitabı okudu
Reklam
Dikkat etmemiz gereken bir husus daha var: Çocuklar, anne ile babanın kendi aralarında konuştukları bilgileri çok merak ederler. Kendilerine direkt söylenen sözlerden ziyade, belli yaştaki çocuklar anne ve babanın konuştuklarını dinleme ve zihne kayıt etme gibi bir çabaya girerler. Eğer biz sofra başında eşler olarak birbirlerimiz ile güzel şeyler konuşursak o konuştuğumuz her mesele çocuğun şahsiyetini geliştiren en önemli vesile oluyor ve çocuk onlarla şekilleniyor. Ebeveynler olarak buna çok dikkat etmeli ve bu imkânı sonuna kadar kullanmalıyız.
Bunun için de Sümeyra annemiz bize çok güzel bir şey öğretti. Adeta hal dili ile dedi ki: "Çocuk sizin söylediklerinizle değil, yaptıklarınızla şekilleniyor. Onun için oğlunuzu kızınızı alıp saatlerce 'ogham, kızam namaz, Kur'an, tesettür, ahlak demenize gerek yok. Bunları yaşayın, hayatlarınızla gösterin tamamdır gerisi.."
Allah'in (cc) hanım kullarına yüklediği en büyük şereftir. Tabii anne olmak sadece çocuk doğurmak demek değildir. Niceleri vardır ki çocuksuzluk imtihanını omuzlamalarına rağmen annedirler, niceleri de vardır ki çocukları olmasına rağmen anne olamamışlardır.
İki insan birbirini kalpleri yerinden çıkasıya severler, sonrasında ya kavuşurlar ya da kavuşamadıkları için hasta düşüp ölürler diye biliyordu. Oysa şimdilerde her şey gibi bu hisler de naylonlaşmış, paketlenip marketlerde sıra sıra dizilip satılacak kadar aleladeleşmişti. Gençler birbirilerini sevdiklerini sanıp manasız bir coşkunluğa kapılıyorlar, bu coşkuyu yatağa atıp aralarında eze eze öldürdükten sonra kendi yollarına seğirtiyorlardı. Gerçek aşkı bulanlarsa ya iş, güç, para kazanma telaşı, hayat gailesi içinde eriyip gidiyorlar ya da bir yol bulup evleniyorlar ama iki sene sonra sıkılıp gayrimeşru ilişkilerin peşine düşüyorlardı. Bunları görmek için evlenmeye de âşık olmaya da gerek yoktu. Dünya böyle insanlarla, onların bu türden birliktelikleriyle doluydu. Ama Bilge başkaydı. Kıymetini bilememişti ama öyleydi. Aşk, tutku, şehvet, şu, bu, hepsi bahane, o, bir erkeğin kaç yaşında olursa olsun tek ihtiyacının şefkat ve çocuk gibi pışpışlanmak olduğunu biliyor, bunu kendisini sonsuz değerli hissettirerek, incitmeden yapmayı çok iyi beceriyordu.
Sayfa 170 - İletişim Yayınları, 1. basım
Reklam
690 öğeden 201 ile 210 arasındakiler gösteriliyor.