Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Her şeyden önce, erkeğin doğası gereği aşkta vefasızlığa, kadının ise sürekli sadakata eğilimli olduğu gerçeği bu incelemeye girer. Erkeğin aşkı, doyum bul­duğu andan itibaren belirgin bir biçimde azalır: Hemen hemen bütün öteki kadınlar onu, sahip olmuş olduğu kadından daha faz­la çekerler: Erkek değişiklik özler. Kadının aşkı ise, özellikle o andan sonra artmaya başlar. Bu, türü koruyup onun varlığını sür­dürmeye bu bakımdan da olabildiğince fazla çoğalmaya yönelik doğanın amacının bir so­nucudur. Bildiğimiz gibi erkek, kendisine ye­terince kadın sunulduğu takdirde, kolayca yılda yüz çocuk meydana getirebilir: kadın ise, istediği kadar çok erkeğe sahip olsun, ikiz ihtimalini hesaba katmazsak, yılda sade­ce bir çocuk dünyaya getirebilir. Bu nedenle erkeğin gözü hep başka kadınlardadır; kadın ise buna karşılık tek bir erkeğe sımsıkı sarı­lır.
Sayfa 38
Dostluk ¿
Âşığın tutkusu, aslında meydana getirile­cek olan (bireyin) ve onun özelliklerinin çev­resinde dönüp dolaştığından ve tutkunun çe­kirdeği burada yattığından, iki genç ve iyi ye­tişmiş farklı cinsten insan arasında, inançla­rının, düşüncelerinin, karakterlerinin ve ruh­sal, zihinsel eğilimlerinin örtüşmesi duru­munda, işin içine cinsel sevgi etkisi karış- maksızın da dostluk kurulmuş olabilir; hatta cinsel sevgi bakımından bunların aralarında belli bir isteksizlik, soğukluk, tiksinti bile bu­lunabilir.
Sayfa 28
Reklam
Evlilikle elde edilmesi hedeflenen şey zihinsel yönden hoşça vakit geçirmek değil çocukların dünyaya getirilmesidir ve dolayısıyla burada söz konusu olan da kafaların değil kalplerin birleşmesidir. Sanki kadınlar, bir erkeğin zihinsel kapasitesine âşık olabilirlermiş gibi davranmak boş ve gülünç bir yaklaşım ya da yozlaşmış bir tabiatın mübalağası olacaktır.
Bir erkekteki, hangi tipten olursa olsun bütün bedensel kusurlar dünyaya getirilecek çocuk söz konusu olduğunda, ortadan kaldırılabilecektir zira çocuğu dünyaya getirecek olan kadının kendisi bu bakımlardan kusursuz hatta zıt yönde bunları gölgeleyebilecek denli mükemmel olabilir. Sadece biraz sonra dile getireceğimiz erkeğin cinsine has şu özel likler bu kuralın dışında tutulur zira çocuğa bu özellikleri annenin aktarması olanak dışıdır: Erkeksi bir kemik yapısı, geniş omuzlar, dar kalçalara, düzgün bacaklar, güçlü adaleler, cesaret, zekâ ve benzeri şeylerdir. Buradan çıkan sonuç ise, bir kadının çirkin bir erkeği pekâlâ da sevebileceği fakat erkeksi olmayan bir erkeği hiçbir zaman sevemeyecekleridir zira ondaki bu kusurları etkisiz kılmaları olanaksızdır.
Güzellik olmaksızın gençlik daima belli bir çekiciliğe sahiptir; gençlik olmaksızın güzellik ise hiçbir şeydir..
Reklam
Her şeyden önce, erkeğin tabiatı gereği aşkta kararsızlığa, kadının ise vefakârlığa eğilimli olduğunu belirtmek gerekir. Erkeğin aşkı, tatmin olduğu andan itibaren gözle görülür bir şekilde azalma eğilimine girer; neredeyse bütün kadınlar, ona, zaten sahip olduğu kadından daha çekici gelecektir, değişikliğe özlem duymaktadır. Öte yandan, kadının aşkı o andan itibaren artmaya başlar.
Türün devamlılığını ve olabildiğince büyük bir artışı hedeflemiş olan doğanın güttüğü amacın bir sonucudur bu. Bir erkek bir yıl içinde, kolaylıkla yüzden fazla çocuk sahibi olabilir öte yandan, kadın kaç erkekle birlikte olursa olsun bir yıl içinde (çoğul doğumları saymazsak) ancak bir tek çocuk dünyaya getirebilecektir. İşte bu nedenden dolayıdır ki, erkek daima başka kadınların peşinde koşarken kadın tam tersine kesin olarak tek bir erkeğe bağlı kalır zira tabiat, onu, içgüdüsel olarak ve farkında olmaksızın gelecekte doğacak çocuğu bakıp koruyacak olan erkeği elinde tutmak için çaba göstermeye zorlar. Bu yüzdendir ki, evlilikte sadakat erkek için yapay, kadın içinse doğal bir şeydir ve bu yüzden, zina, kadın açısından, doğuracağı sonuçlardan ötürü nesne olarak gayri tabii olmasından ötürü de öznel olarak, erkek açısından olduğundan daha affedilmez bir durumdur.
Aşka dayalı evlilikler, kişilerin değil, türün çıkarına hizmet eder. Gerçi taraflar, kendi mutluluklarına katkıda bulunduklarını sanırlar; hâlbuki gerçek amaç, kendilerine yabancı ve ancak onlar sayesinde mümkün olabilecek yeni bir varlığın dünyaya getirilmesinde saklı olan bir amaçtır.
..hiçbir sanat, dünyanın gerçek özünü, müzik gibi dolaysız ve derin bir biçimde dile getiremez. Güzel ve yüce melodiler duymak, ruhu yıkamak gibidir; insanı bütün pisliklerden, bütün zavallılıklardan ve bayağılıklardan arıtır.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.