Bir tacirin bir dudusu vardı, kafeste hapsedilmiş, güzel bir duduydu. Tacir, Hindistan'a gitmek üzere yol hazırlığına başladı. Kerem ve ihsan dolayısıyla, kölelerinin, cariyeciklerinin her birine "Çabuk söyle, sana Hindistan'dan ne getireyim?" dedi. Her birisi ondan bir şey diledi. O iyi adam hepsine, istediklerini getireceğini vad etti.
Sanat hikaye ile beslenir, onu kurnazca sindirerek efsaneye çevirir.
Reklam
...Erkenden yola koyulduk. "Bu ne özgürlük!" diye bir sevinç çığlığı attı Francesco. "Yoksuluz ya, dünyanın en özgür kişileriyiz. Ha yoksulluk, ha basitlik, ha özgürlük, hepsi bir." Açlığımızı ve yorgunluğumuzu unutmak için yeniden türkü söylemeğe başladık...
İnsanoğlunun ruhu neye benzer? diye sorup duruyordum kendi kendime, Francesco'nun solgun yüzüne, vücudunu baştan başa kaplayan ürpertilere bakarak. İnsan ruhu neye benziyor? Yumurta dolu bir yuvaya mı? Göklere bakarak, yağmur bekleyen susuz toprağa mı? İnsan ruhu bir 'Ah!' idi, yeryüzünden göklere yağan bir inilti...
"Peder Francesco," dedim ona, elini öperek. "Biraz çalı çırpı toplayıp da ateş yakayım sana." Şöyle cevap verdi: "Git, Leo Kardeş, dünyayı dolaş, her kulübede, her fakirhanede bir ateş bulursan, dön gel benim ocağımı da yak. Dünyada soğuktan titreyen bir tek kişi bile olsa, onunla birlikte ben de titremeliyim."
Kanarya insan ruhuna benziyor. O da insan ruhu gibi çevresinde parmaklıklar görüyor, ama umutsuzluğa düşeceğine, şakıyor, türkü söylüyor. Bak görürsün Leo Kardeş; günün birinde, türküsü o parmaklıkları kıracak.
Reklam
792 öğeden 731 ile 740 arasındakiler gösteriliyor.