"Tarihin akışı içinde Osmanlı hanedanı kadar ahlaki geleneklerini muhafaza etmiş bir başka Saltanat yoktur. Doğu ülkeleri taht ve taç sahipleri, dışarıya hazineler kaçırırken Osmanlı Devletinin en aciz Saltanat sahibi bile vatan dışına Asgari bir maddi imkanı götürmeyi düşünmemiştir. İçlerinde delisi vardır cahili vardır çaresizi vardı ama hırsıza ve ihanet sahibi olana asla rastlanmaz." ~İlhan Bardakçı~
1. Paylaşım Savaşı’nda Arap İhaneti ve Vahşeti
Arapları aldatarak Osmanlı Devleti aleyhine kışkırtıp isyana sevkeden İngiliz casusu Lavrence'in, yardımcıları Nuri Said, Faysal ve Şerif Hüseyin ile birlikte Şam'da Türkleri katlettikten sonra: "Evet onları isyana ben kışkırtmıştım. Ama böylesine vahşice kan dökeceklerini hiç tahmin etmemiştim. Bazı mahalleleri gezerken silahsız Türk askerlerinin nasıl öldürüldüklerine bakamadım; tiksindim bu vahşetten" diyerek itirafta bulunmuştur...
Reklam
İlhan bardakçı 1972'de yaptığı Kudüs ziyaretinde Mescid-i Aksa'ya batı tarafından girer. Mescid'in bulunduğu avluya çıkaran merdivenleri adımlarken kenarda birisi dikkatini çeker. Uzun boylu, kırışık yüzlü, üzerinde garip bir giysi ve elinde tüfeğiyle dimdik duran adam... Yanındakilerden, yıllardır orada sessiz sedasız duran bir adam olduğunu öğrenince gider yanına sorar "Sen kimsin, burada ne yaparsın?" diye. Aldığı cevaplar karşısında donakalır. Söyle demiştir o yaşlı adam: "Osmanlı Devleti 1917'de bu topraklardan çekilirken İngilizler şehre girinceye kadar yağma yapılmasın diye bir artçı bölük bırakır. Ben Kudüs'ü terk ederken buraya bırakılan artçı birliğinden 20. Kolordu, 36. Tabur, 8. Bölük, 11. Ağır Makineli Tüfek Takım Komutanı Onbaşı Hasan'ım. Sana da bir emanetim var. Memlekete dönüşünde Tokat Sancağına uğrarsan bu vazifeyi bana tevdi eden Musa efendi'yi bul. '11. Makineli Takım Komutanı Iğdırlı Onbaşı Hasan, o günden bu yana, bıraktığın yerde nöbetin başındadır.' De ki gönül komasın"
Oysa Lozan Konferansı'nın ilk aşamasını hikaye eden İtalyan gazetecisi Luigi Barlotti, Corriera Della Sera gazetesinde yayınladığı makalesinde bakınız neler anlatmaktadır: "Türk delegasyonu, konferansı izleyen davetliler ve basın mensupları üzerinde büyük bir şaşkınlık yarattı. Nasıl yaratmasın ki, konferansın açılış gününe kadar gazetelerde çıkan karikatürlerde şalvarlı ve fesli yani klasik Osmanlı imajı yayınlanmıştı. Oysa Lord Curzon'un kolunda, sanki düşmanı değilmiş de kırk yıllık dostu imişcesine konferans salonuna giren İsmet Paşa ve arkadaşları; açık başları, modern kıyafetleri, ağırbaşlılıkları, ciddiyetleri, yabancı dil ve milletlerarası hukuk ve ilişki sahalarında hiç de o eski imajın insanlarına benzemiyorlardı. İlk gün anladık ki Türkiye'de değişen sadece bir iktidar değil fakat bir nesil ve onun zihniyetidir."
Sayfa 116Kitabı okudu
Yürek burkan bir anı
Ben (İlhan Bardakçı) ve gazeteci arkadaşım rahmetli Said Terzioğlu, İsrail Dışişleri rehberlerinin yardımı ile bu mübarek makamı dolaşıyoruz. Kudüs Kapalı Çarşısı’nda rüzgâr gibi dolanan entarili kahvecilerin ellerindeki askılara çarpmadan biraz yürüdünüz mü, önünüze çıkan kapı sizi Mescid ül Aksa’nın önüne kavuşturur. Mirac mucizesinin
Sayfa 341 - İlhan Bardakçi' nin 1972 tarihli yazısından alıntıdır.Kitabı okudu
İlhan Bardakçı- 21 Mayıs 1972,Cuma "Ona Mescid-i Aksa'da Rastladım"
Sayfa 341 - undefinedKitabı okudu
Geri14
46 öğeden 41 ile 46 arasındakiler gösteriliyor.