Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Belirtmek isterim ki hırsımız ne kadar çok artarsa iğrenme yeteneğimiz de o kadar büyüyor. Bu şu anlama geliyor. Aslında dünyaya ve dünyanın sunduklarına ne kadar içten bağlanıyorsak iğrenme yeteneğimiz o kadar büyüyor.
Sizin gibi gençlere duyduğum bu sevgi belki de çocuğumun olmamasının yerini alan anne sevgisidir. Bir oğlan çocuğuna duyduğum özlemdir. Sen buna sapıklık diyeceksin. Peki ya siz erkekler? Emdiğiniz memelerimizle, sizi doğuran ana rahmimizle neden bu kadar ilgileniyorsunuz? Onlara yeniden kavuşmak tekrar annesinin memesini emen çocuk olmak istemiyor musunuz? Kadının bedenini severken yasak olduğunu bildiğiniz halde annenizi sevmiş olmuyor musunuz? Sapıklık bu işte. Aşk bütünüyle sapıklık zaten, sapıklıktan başka bir şey de olamaz. Neresinden bakarsan bak karşında her zaman sapıklık görürsün.
Reklam
Dünyayı küçük olarak mı yoksa büyük olarak mı görmek daha yararlıdır? Bu şu anlama geliyor. Sıradan insanlardan çok büyük farklılık gösteren büyük adamlar, komutanlar, güçlü devlet adamları, iyi yada kötü karakterli fatihler ve hükümdarlar hrhalde öyle yaratılmış olmalılar ki dünya onlara küçük bir satranç tahtası gibi görünüyordur. Aksi halde
Thomas Mann - Dolandırıcı Felix Krull'un İtirafları
"Eğer çevremdekilere biraz karışmış olsaydım, birlikte olduğum insanlarla hemen içli dışlı olurdum ya da zavallı babamın dediği gibi, hem dost hem de düşman davranışı sergilerdim; kısacası kendimi pek de güvenilmeyen bir yardımsever gibi gösterirdim, doğamın sırrına yaklaşmak, özsuyumun inceltilmesine ve yaratıcı güçlerimin çok kötü bir şekilde zarar görmesine ve zayıflamasına neden olurdu."
Can Sanat Yayınları , E-kitap 2014Kitabı okudu
Bir baba, kendini eğiten ve yetişkinler dünyasına girmeye çalışan bir oğlan çocuğunun doğal olarak örnek alacağı en yakın kişidir. Kendi beceriksizliği ve yeteneksizliği yüzünden babasına hayranlık duymak zorunda kalan yeniyetme bir oğlan çocuğu, babasıyla olan gizemli yakınlığı ve benzerliği sayesinde onun davranışlarını gururla kendisine örnek alır. Ya da, daha doğru ifade etmek gerekirse, kalıtımsal olarak içimizde şekillenen, bizi yarı bilinçli bir şekilde öğrenmeye ve uygulamaya götüren şey, işte ona duyduğumuz bu hayranlıktır.
Kendi kuramıma göre, temeli yüce bir gerçeğe dayanmayan her türlü aldatma, basit ve aptalca bir yalandan başka bir şey değildir ve onunla karşılaşan ilk kişi tarafından hemen fark edilir. Ancak aldatmanın başarılı olma ve insanlar arasında kalıcı bir etki bırakma şansı her zaman vardır ve bu kesinlikle aldatma değildir, aksine gerçekler dünyasına giren doğrunun, çevre tarafından tanınıp sayılması için ihtiyaç duyduğu bazı nesnesel özelliklerin biçimlenmesidir.
Reklam
Zira düzeysiz ve müstehcen esprilerin insanları neşelendirmesini ve onları mutlu etmesini hiçbir zaman anlayamadım, aksine insanın ağzını bozmasını her zaman en çirkin ve en itici davranış olarak gördüm; çünkü bu tür konuşma biçimi en düzeysiz konuşma biçimidir ve şehvet, onun özrü olarak ileri sürülemez. İnsanların böyle banal espriler ve müstehcen şakalar yaptıklarını duyunca, dünyanın en basit ve en komik olayının konuşulduğunu sanır insan, oysa burada tam tersi söz konusu; cinsel istek ve şehvet hakkında böyle terbiyesizce ve ahlaksızca konuşmak, yaşamın ve doğanın bu en güzel ve en gizemli olayını ayaktakımının düzeysiz kahkahalarına bırakmak olur.
Mutluluk aslında insanların bir araya gelmesinin iki uç noktasında, sözcüğün henüz bulunmadığı ya da artık bulunmadığı bir yerde, bir bakışta, bir kucaklaşmada gizlidir; çünkü zorunluluk, özgürlük, gizem ve umursamazlık yalnızca burada bulunur. İlişki ve değişim arasındaki her şey zayıf ve tatsızdır, davranış biçimleri ve toplumsal kurallarla belirlenmiştir, sınırlı ve kısıtlıdır. Burada hâkim güç sözcüktür – bu renksiz ve soğuk araç, yumuşak ve ölçülü davranışın ilk ürünüdür, doğanın sıcak ve sessiz yapısına öylesine aykırıdır ki, neredeyse her bir sözcüğün başlı başına bir tümce oluşturduğu söylenebilir. Bunu ben söylüyorum, yaşamöykümü betimlediğim bu eğitici eserde yazınsal ifade kullanmaya büyük özen gösteren ben söylüyorum. Ama yine de benim çıkış noktam, kelimesi kelimesine aktarım değildir, benim çabam bununla ilgili değildir. Benim gerçek ilgim daha çok insanlar arasındaki ilişkinin en uç noktasına, yani sessiz olan alana yöneliktir; bu alan öncelikle birbirine yabancı olmanın ve toplumsal iletişimsizliğin henüz daha eski durumunu koruduğu ve bakışların düşsel bir masumiyet içinde sorumsuzca birleştiği yerdir; ama aynı zamanda da olası yakınlaşmanın, sevişmenin ve birleşmenin sözcük kullanılmadan gerçekleştiği o eski çağa özgü durumun en mükemmel şekilde yeniden tesis edildiği yerdir.
Sayfa 100Kitabı okudu
Gerçi “yoksulluk ayıp değildir” denir; ama sadece denir işte. Çünkü varlıklı insanlar için yoksulluk son derece ürkütücü bir kavramdır, yarı yarıya bir kusur ve nedeni belli olmayan bir suçlamadır, bütünüyle bakılırsa son derece iticidir ve böyle biriyle ilişki kurmak, çok tatsız sonuçlara yol açar.
Sayfa 137Kitabı okudu
İnsan başkalarıyla kıyasladığında kendisinin özel biri olduğunu düşünür; bu, onun gururlanmaktan çok kabullendiği bir yazgıdır, yazgısının kendisine özel bir şey sunduğu duygusu, onun çevresini bir hava katmanıyla sarar ve kendisinin de onaylamadığı bir soğukluk çemberi oluşturur ve nasıl olduğunu anlamadan birbirlerine yaptıkları iyi arkadaşlık ve dostluk önerisi çıkmaza girer ve bozulur.
Sayfa 209Kitabı okudu
433 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.