Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kız, babasından çeyiz ve yarım miras hissesi, kocasından da mehir ve nafaka aldığı halde; erkek evlendiği zaman mehir ve nafaka verir.
BİR İSLÂM GENCİNİN KÜTÜPHANESİ;
Üstad Kadir Mısıroğlu’nun ”İslamcı Gençliğin El Kitabı” adlı eserinde genç okuyuculara tavsiye ettiği 100 kitabı istifadenize sunuyoruz. Hak Dini, Kur’ân Dili – Elmalılı Hamdi Yazır Riyazüssâlihin (Hadis) Risâle-i Nûr Külliyatı – Said Nursî
Sayfa 208 - sebil yayıneviKitabı okuyacak
Reklam
Osmanlı Padişahları İçki İçermiydi?
Osmanlı padişahları içinde içki içmekle itham olunanlarının hemen hepsini temize çıkarmak gayretiyle kalem oynatan zamanımız târihçilerinden Ekrem Buğra Ekinci bu husustaki uzun makalesinde şöyle demektedir: “İyş, yaşamak; işret, eğlence ve cümbüş demektir. İkisi de arap. çadır. Eğlenmek illâ içki içmekle mi olur? Eşi dostuyla dinin izin verdiği şekilde eğlenmek yasak değil ki. Buna da ıyş ü işret deniyor. Nüş, farsça içmek demek. Su için de kullanılır, şerbet için de. Dölu eski türkçede içine su karıştırılan su dışındaki içecekleri anlatır. Ayrana da dölu denirdi. Hatta Bursa'da askere ayran yapıp verdiği için Dölu baba diye bilinen bir evliyânın kabri vardır. Sâki yalnızca içki dolduran değil, su veren kimse için de kullanılır. Zaten sâki, arapça sulayan demektir. Arapçada da “şarap ” şürb edilen, yani içilen şey demektir. Şerbet, çorba, meşrubat, şurup gibi kelimeler hep aynı köktendir.. Kur'an-ı kerimde içilmesi yasak olan hamr'dır. Fermantasyona uğramış içki demektir. Biz bugün buna şarap diyoruz. Ama eski metinlerde “şarap” içilecek her şey için kullanılır. Lisanını ve kelimelerini bilmeden bir devir hakkında rastgele hüküm vermek ne kadar hatâlı! Üstelik İslamiyette üzüm ve hurmadan yapılan şarap ve bundan elde edilen alkol kesinlikle haram olan bir içkidir. Bunun dışında bazı alkollü içkiler vardır ki; kimi âlimler bunların ilaç ve ihtiyaç için sarhoş etmeyecek mikdarını içmeye cevaz vermiştir. Rom da bu kabildendir. O halde neyin ne için içildiğini bilmeden ahkâm kesmemek lâzım.” (Bkz. Ekrem Buğra Ekinci, Osmanlı Padişahları İçki İçer miydi?
Sayfa 646 - http://www.ekrembugraekinci.com/pdfs/osmanlipadişahlariickiicermiydi.pdf)Kitabı okudu
OSMANLI'NIN İŞGALİ VE SULTAN VAHİDEDDİN
1920'de İstanbul'da toplanan son Osmanlı Meclis-i Meb'usânı, vatanın her ne şekilde olursa olsun müdafaa edileceğine dair meşhur Misak-ı Milli'yi kabul edince, İngilizler İstanbul'u resmen işgal ederek meclisi dağıttı. Mebusların bir kısmı tevkif edilip Malta'ya götürüldü; bir kısmının da Anadolu'ya geçerek Ankara'daki meclise girmesine göz yumuldu. Padişah, şahsını korumak için bırakılan 700 kişilik maiyyet-i seniyye kıt'asını Ayasofya etrafında mevzilendirip câmiye çan takmak isteyenlere ateş emrini verdi. 11 Mayıs 1920'de paraf edilen Sevr Muâhedesi'ni bütün baskılara rağmen imzalamadı. Böylece karşı devlet reisleri de imzalamadı ve anlaşma hükümsüz kaldı. Bu sebeple İngiltere, tahttan çekilme tehdidiyle Sevr'i imzalamayan Sultan'ı gözden çıkarttı. Bunun için İstanbul hükümetini mali cihetten sıkıntıya sokarak, Ankara'nın elini güçlendirdi. Malta'daki sürgünleri serbest bırakarak Ankara meclisine iştiraklerini sağladı. Bu arada dünyanın çeşitli beldelerinde yaşayan Müslümanlar, bilhassa Rusya ve Hindistan Müslümanları, halifeye olan hürmetleri sebebiyle Anadolu'daki mücâdele için aralarında külliyetli yardım toplayıp gönderiyordu. Fakat İngiltere, halifeliği kaldırarak Müslüman halkın yaşadığı sömürgelerindeki nüfuzunu kırabilmek için padişah aleyhine çalışmaktan geri kalmıyordu.
Sayfa 401Kitabı okudu
SULTAN VAHİDEDDİN'İN DEVLETİ İÇİN ÇABALARI
SULTAN VAHİDEDDİN'İN MUSTAFA KEMAL PAŞA'YI VAZİFELENDİRMESİ Bu arada İngilizler, mütârekenin tatbikini yerinde teftiş etmek üzere Anadolu'ya bir müfettiş gönderilmesini istediler. Padişah bunu fırsat bilerek, İttihatçılarla arası açılmış bulunan ve kendisine gösterdiği sâdıkâne ve mültefit tavrıyla öne çıkan yâveri Mustafa Kemal Paşa'yı saraya
Sayfa 400Kitabı okudu
Çok kitap okunmasını değil; iyi kitapların çok okunmasını tavsiye ederdi.
Sayfa 165 - Arı Sanat Yayınevi, 3. Baskı (2018)Kitabı okudu
Reklam
(Sultan Vahideddin) Tam tahta çıktığı sıralarda Cihan Harbi'nin korkunç neticeleri alınmak üzereydi. Kemal Paşa'nın ordu kumandanı olduğu Suriye Cephesi'nin çökmesi üzerine 30 Ekim 1918'de Mondros Mütârekesi imzalandı. Mağlubiyetin vesikası olan bu mütârekeyi imzalayan Rauf Bey (Orbay) ve diğer delegeler saraya arz-ı tazimat için geldiklerinde, padişah kendilerini kabul etmedi. Memleketi harbe sokan İttihatçı reisleri mütârekeden hemen sonra yurt dışına kaçtılar. Sultan Vahideddin'in elinde ancak düşmana teslim olmuş ve milletin sefâlet içine düştüğü bir ülkeyi idare etmek kaldı.
Sayfa 399Kitabı okudu
Saltanatın kaldırılması
Anadolu'dan zafer haberleri geliyordu. Muzaffer Ankara artık başka otoritenin altında haraket etmeye pek niyetli değildi... Nihai zaferin kazanılmasından iki ay sonra Rıza Nur'un saltanatın kaldırılması hakkında Ankara'daki meclise verdiği kanun teklifi reddedildi. Bunun üzerine 1 Kasım 1922 günü Kemal Paşa, "Buradakiler bu oldu-bittiyi kabul ederse ne âlâ! Aksi taktirde bu iş yine olacak, ama ihtimal bazı kafalar kesilecektir," tehdit konuşmasını yapınca, muhalif mebuslar, "Biz hadiseyi başka zâviyeden mütâlaa ediyorduk, şimdi tenevvür ettik," dediler kanun sadece Lazistan Mebusu Ziya Hurşid'in muhalefetiyle kabul edildi(1926'da asılmıştır) Ankara'nın İstanbul'daki mümessili Re'fet Paşa, padişahı ziyaret ederek meclisin kararını bildirdi. Padişah," Saltanatsız hilafeti, ailemden kimsenin kabul etmeyeveğinden emin olabilirsiniz," cevabını verdi. 1 Kasım 1922 tarihinde saltanatın kaldırılmasıyla, 6 küsür asırlık bir devlet maziye gömülüyor, onun mirası üzerine yeni bir rejim kuruluyordu. Artık bir hükümdar bulunmadığına göre bu rejimin adı Cumhuriyer idi. O halde Cumhuriyet'in ilanı 29 Ekim deyil, 1 Kasım demektir...
Sayfa 402Kitabı okudu
SULTAN VAHİDEDDİN'İN VAFATI
1926 senesinde yağmurlu 15 Mayıs gecesi, ailesiyle sohbet ederken, “Yatsı namazını kılıp gelin; devam edelim,” dedi. Odaya tekrar geldiklerinde, kendisini oturduğu koltukta sekte-i kalbden vefat etmiş buldular. Koca bir imparatorluğun vârisi, üçyüz milyon Müslüman'ın halifesi, bu dünyanın sıkıntılarından kurtularak, Rabbine kavuşmuştu. Yastığı altında parasızlıktan alamadığı ilaç reçeteleri çıktı. İtalyan doktor gelip, rapor tuttu ve diplomatik sebeplerle otopsiye lüzum gördü. Ölüm sebebinin, kalbe giden bir damarın tıkanması olduğu anlaşıldı. Cenâze, bendegân tarafından techiz edildi. Bir tabut içinde evin avlusuna kondu. Duyanlar gelip, tabutun önünde ihtiram duruşu icra ettiler. Bunlar arasında Sultan Hamid'in ressamı İtalyan Fausto Zonaro ve kızları ile Lübnanlı Necib Melhame Paşa ve ailesi de vardı. Nice gibi yakın yerlerdeki hânedan efradından işitenler gelmişti. Fakat aile ne yapacağını bilemediği için, bunlar sonradan bahçede dikilmekten başka bir şey yapamadıklarını anlatarak yakınmışlardır.
Sayfa 418Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.