General Yermolov, 1823 yılında düzenlediği seferler esnasında Goiten Ormanı'nın içinden askerlerinin kendilerini keskin nişancılardan koruyabileceği kadar geniş bir yol açtırmıştı. Ancak bakımı yapılmayan bu yol, 1832 yılına gelindiğinde omuz yüksekliğine ulaşan ağaçlar nedeniyle tıkandı. Sanki tabiat Ruslara düşmandı. Kavurucu yaz güneşi yüzünden derileri soyuluyor, ayakta duracak takatleri kalmıyordu. Güneş çarpması ve susuzluktan muzdariptiler. Kışınsa kar ve buzdan dolayı hareket etmekte güçlük çekiyorlardı. Yerleri belli olmasın diye ateş yakmadan çadırda geçirdikleri gecelerde donarak ölenler oluyordu. Bahar mevsimlerinde yağan sağanak yağmur ve düşen kırağı iliklerine kadar işliyor, ateşli romatizma ve zatürre geçirmelerine neden oluyordu. Bu tür aşırı iklim koşullarıyla başa çıkacak giysi ve teçhizatları da yoktu. Tropik ormanlar, kıyılardaki bataklıklar ve dağ geçitleri arasında bir günlük yürüme mesafesinde, bütün bu aşırı koşulların hepsiyle karşılaşmaları mümkündü. Kafkasyalıların giydiği, hem biniciyi hem de atı örten keçi kılından burka giymek dışında yapabilecekleri bir şey yoktu. Giydikleri üniforma bu koşullara uygun değildi. Ancak Çar, yıllardır kullandıkları eski çakmaklı tüfekler gibi bu üniformaları da değiştirmeye yanaşmıyordu. Değişimden nefret ediyordu. Kılıç atalarının işini görmüştü. İster yeni bir silah türü olsun ister daha kullanışlı bir üniforma yeniliklere inancı yoktu. Yeni kanunlar konusuna gelince, anayasa iması dahi, Çar'ı deli etmeye yetiyordu.
"Süngüsü elinde bir küçük Zoya'yı hayal ederdin, öyle mi?"
Zoya burnunu çekti. "Her zaman bir general olma potansiyeline sahiptim." Ama annesi sadece kızının güzelliğini değerli buluyordu.
Kafkasya bambaşka bir yerdi. Bu coğrafya, Rus yazar ve müzisyenlere ilham verecek ve onların aracılığıyla bütün Rus milletini ve yaşam tarzını iliklerine kadar etkileyecekti. Rus müziğinin bütün ayrıntılarında, köylülerin söylediği o yalın şarkılarda, çatuşka'nın kulakları tırmalayan melodisinde dahi Cengiz Han'la birlikte steplerde
Hem Klugenav hem de Velyaminov kurnaz adamlardı. Alman kökenli olan Klug von Klugenav hissiz biriydi. Elinden purosunu hiç düşürmezdi. Bir keresinde ormanda iki bin isyancı tarafından pusuya düşürüldüğünde savaşarak kuşatmayı yarmış, o hararetli anlarda dahi purosunu bırakmamıştı. Velyaminov soğukkanlılığıyla meşhurdu. Çoğu zaman askerleri yemeklerini rahatça yiyebilsin diye harekete geçmeyi ertelerdi (Karnı tok askerin daha iyi savaşacağını savunurdu). Tez canlı Çeçenlerse hararetle mücadeleyi beklerdi.
"Hepsiyle ilgili öyküler duydum. Ama bana hiç senin kendi büyütecinin öyküsünü anlatmadın.
Zoya kaşını kaldırdı. O düşünceli kız bir anda kayboldu ve yerini mesafeli general aldı." Çaba göstermeden çelik kazanılmaz, Ekselansları. Öyküler de öyle." Ayağa kalktı. "Beni oyalıyormuşsun gibi geliyor."
"Yakalandım." Zoya hangi kisvenin ardında saklanıyor olursa olsun, Nikolai onun gidecek olmasına üzüldü. "İyi geceler, General."
"İyi geceler, Zavallı Kral."
Avar hükümdarı Bahu Bike Hanım'a haber gönderen Gazi Molla, ondan kafir işgalcilere karşı destek talep etti ancak Bahu Bike bu talebi reddetti. Han'ın ölümünden sonra idareyi ele alan bu dirayetli kadın, üç oğlunun naibi olarak görev yapıyordu. Kocası, yıllar önce topraklarını Ruslara vermişti. Bahu Bike, bu toprakları Rusların adına
General Bonapart, gemilere yüklettiği 40:50 bin kişilik bir ordu ile Fransa'dan hareket ederek, 30 Haziran 1798'de Mısır'a gelmiş ve askerlerini karaya çıkartmıştı.
Feth Ali'yi artık mücadeleden vazgeçmiş, Tavuskuşu Tahtı'nda kendini kaderin akışına bırakmış olarak görüyoruz. Ancak bu zoraki ara, en azından Fars geleneklerine ve tahayyülüne uygun olmalıydı. Saray hareminde (enderûn), yaklaşık sekiz yüz huri vardı. Hokand Hanı'nın üç bin kişilik haremiyle kıyaslandığında, bu pek de büyük bir
Bizde kültür aristokrasisi yok.Mesela bir general ile şoförü aynı müziği dinliyor.Halkcilik ile lumpenlik birbirine karıştı.
Gece kondu da yaşayan insanların haklarını savunmak için ille de yozlaşmış bir yaşamı mı savunmak gerekiyor."halk begenisi"kavramı carpitildi.