Umut etmek hem iyiydi hem de kötü. Bazen sahip olduğunuz tek şey umudunuzdu. Tutunacak dalınız kalmadığında umudunuza tutunurdunuz. Ama umut aynı zamanda berbat bir şeydi. Belki de asla olmayacak bir şeyi dilemenize, istemenize, beklemenize sebep olurdu. Bulunduğunuz yerle olmak istediğiniz yer arasında duran cam bir duvar gibiydi umut. İstediğiniz hayatı görür ama sahip olamazdınız. Fanus içindeki balıktan farkınız kalmazdı.
"Umut ancak bir yere kadar sürebilir, sizi ancak bir yere kadar taşıyabilirdi. Umut etmek hem iyiydi hem de kötü. Bazen sahip olduğunuz tek şey umudunuzdu. Tutunacak dalınız kalmadığında umudunuza tutunurdunuz.Ama umut aynı zamanda berbat bir şeydi. Belki de asla olmayacak bir şeyi dilemenize, istemenize, beklemenize sebep olurdu. Bulunduğunuz yerle olmak istediğiniz yer arasında duran cam bir duvar gibiydi umut. İstediğiniz hayatı görür ama sahip olamazdınız. Fanus içindeki balıktan farkınız kalmazdı."
Nâzım Hikmet'le Büyüyen Küçük Kız Çocukları
Belki de Názım, tum kadınlar üzduğunden çok, onları üzer. Bir süre küserler 'Mavi Gözlü Dev'e. Yüzüne bakmazlar Şiirlerini mirildanmazlar. Onun için ağlamazlar. Hatta, ona ihanetin yollarını ararlar. Başka şairlerin şiirleriyle düşüp kalkarlar. Ta ki başlarından gerçek aşklar geçene, sevişmeyi gerçekten öğrenene kadar. Damarlarındaki deli kan durulduğunda, mavi çağ atlatıldığında çoktan, affetmişlerdir çocukluk arkadaşlarını.
Yazdığı aşk şiirleri kızdırmaz artık onlani.Názım'ın koluna tekrar girer, yurumeye devam ederler.
Bu kez yolculuk acılarla doludur. Onunla birlikte haksızlıklara uğrarlar. Gözetlenirler, takip edilirler. Artık yaşamlarında yerine oturmayan, tedirgin bir duygu vardır. Názım'a yıllar önce yapılan her türlü baskı, ömürleri boyunca kendilerine de yapılacaktır. Onunla birlikte hapse girerler Orta yaşlarının duyguları dört duvar arasında volta atar...
Hem memlekette yaşarlar, hem memleket hasreti çekerler. Şairin onlarca yıl önce içini kavuran duygular artık onların yüreğine çöreklenmiştir.
Yıllar geçer, küçük kız çocukları şairin öldüğü yaşa gelirler. Ölümü en çok o yaşta yanı sederler. Anadolu'da bir çınar hayali ruhlarını yakıp kavurur. Bu, sadece Nâzım'ın değil, artık ölünecek tüm kız çocuklarının da hayalidir.
Küçük kızlar bu ağır yükü bir ömür taşıyamazlar.
İşte bu yüzden babalar sakın küçük kız çocuklarını Nâzım'la tanıştırmasınlar.
Yalçın Küçük; Sırlar, 2. Basım, Ithaki Yayınları, İstanbul 2005, s. 243-245.
"Biraz küçük," dedi Ron hemen. "Muggle'ların yanındaki odan gibi değil. Ve tavan arasındaki gulyabaninin hemen altındayım, hep borulara vurup inilder..."
Ama Harry, ağzı kulaklarında, "Bu benim içine girdiğim en güzel ev," dedi.