Kabuk içindeki salyangoz gibi, insan ruhunun da hayatın doğal alevinden, korkusundan sinip saklandığı, küçük, yumuşak beyaz bir korku çekirdeği vardı. İnsanoğlu güneşi görmeye pek cesaret edemezdi.
İnsanlar o kadar suniydi, o kadar güneşsizdi ki. O kadar mezarlık solucanları gibiydiler ki.
Kayalık antik yoldan eşekleriyle geçen köylülerin bile, o güneş karası halleriyle, güneş içlerine işlememişti.
Çok özgür görünüyorlardı, ama aslında kendi içlerinde karmakarışık ve bağımlıydılar. Çok atılgan ve geleneklere bağlı değilmiş gibi görünüyorlardı, ama çok bağlıydılar; bu halleriyle de kendi içlerinde dışarıya tüm kapılarını kapatmış oturuyorlardı.