Din dersleri dini nesnenin “akılüstü” mahiyetine, dini duygunun ve tecrübenin orijinal değerine asla dokunmayan, eski dogmatik metafiziğin imkânsız mantık oyunları içerisinde bocalıyordu. Bu mantık oyunları tabiat ve matematik ilimlerinin müspet metotları önünde zihinlere hükmetmekten çok uzaktı. Hele içtimai ilimlerin tenkitçi metodu ve felsefenin pozitivist bir açıdan tefsiri işe karışınca, din derslerinin başarısızlığı büsbütün katileşiyordu.