Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Uluslararası medya cinsiyetçi anlamları yayıyor; kadınları ve cinselliği metalaştırıyor; kadın emeğini ve cinselliğini küresel pazarın tüketim nesneleri haline getiriyor.
O, artık, diğerlerinin bakışında var olmakta ve yaşamaktadır; diğerleri için giyinmekte, diğerleri kıskansın ya da hayranlık duysun diye satın almakta, diğerleri daha çok saygı duysun diye inanılmaz bir lüks ve bolluk içinde boş zaman geçirme üzerine kurulu bir etkinlikler bütünü içinde eline ne geçerse harcamaktadır. Varlığın hesapsızca harcanmasıyla ortaya çıkan bu kurmaca saygınlıktan, herhangi bir toplumsal ya da kültürel fayda ummak olanaksızdır; aksine, sahip olduğu zenginlikleri hesapsızça saçıp savuran kişi, kendisiyle aynı ölçüde zengin olmayan kişilerin, daha ziyade, saygıyla karışık nefretini kazanmaktadır.
Sayfa 136Kitabı okudu
Reklam
Adorno'nun da deyimiyle, her fırsatta engellenmiş bir bilince, Aydınlanma karşıtlığına ve kollektif uyumluluğa işaret eden kültür endüstrisinde kitleler her zaman ikinci konumda olup sadece "makinenin bir eklentisidir. Tüketici de, kültür endüstrisinin bizi inandırmak istediğinin tersine kral değildir; kültür endüstrisinin öznesi değil, nesnesidir." Kültür endüstrisinin tipik ürünü olan nesneleşmiş birey, sürekli bir varolma yanılsaması içinde yaşamını sürdürürken, aynı zamanda yaşamı tarihsel niteliğiyle duyumsama yoksunu birisi olarak "bugüne hâkim olan ruhun bir ânı"na tanıklık eder.
Sistem, üretim yapmak ve bireylerin çoğunluğunu işsizliğe mahkûm eden aşırı üretimin krizlerinden sakınmak için tüketmekten başka seçeneği olmayan kendi tatminsiz kitlesini yaratmak zorundadır.
Sayfa 118Kitabı okudu
tüketicinin amaçlanan statüsü, kendisine sunulanla asla yetinmeyen, yaşam standartlarını ve düzeyini yükseltmek ve etrafında belli bir saygınlık elde edebilmek için tüketimci pratiği araçsallaştırmasını vaaz eden bir statüdür. Dahası, pazarlamaya dönük endüstrinin bireye sunduğu yegâne meşru statü de budur.
Galeano'nun da dedigi gibi, artik 'ask' sozcugu insanla otomobili arasindaki iliskiyi tanimlarken, 'devrim'den yeni bir deterjanin mutfaktaki faydalari anlasilmalta, 'mutluluk' ise sosis yemenin verdigi bir duyguyu ifade etmektedir.
Reklam
Tüketim toplumunda birey, var oluşunu tarihte ilk kez sınıfsal, ırksal veya cinsiyete dayalı ön kabullerden azade bir şekilde tüm toplumu tek bir eylem pratiği etrafında yığına dönüştüren evrensel bir avuntu içine hapsetmiştir. Mağazalar ve AVM'ler içinde kent hayatının tüketim odaklı hayat tarzına eklemlenen birey, yeni medya teknolojileri ile de yerel bir dünyadan evrensel bir ağa bağlanmıştır. Bu açıdan tüketim toplumunda "I shop, therefore I am" (alışveriş yapıyorum, öyleyse varım) mottosu var olmayı hazcı bir tüketimle özdeş hale getirmiştir.
Sayfa 37 - Çizgi KitabeviKitabı okudu
...Devrim artık gündelik hale gelmiş, gündelik olarak tasarlanır ve yaşanır olmuştur. Lefebvre'nin gündelik yaşamdaki devrimden kastettiği şey, bireyin kendi yaşamını bir yapıt olarak kurgulayıp yaşaması, başka bir deyişle gündelik yaşamsal deneyimin sürekli eleştirel tutumla zenginleştirilmesi...
Potlaç
Ilkel topluluklarda, maddi artigin biriktirilmeyip tabana yayilmasinin saglanmasi, toplumsal baris ve dayanisma acisindan onemli bir toplumsal erdem oldugu gibi, bu topluluklari gunumuz catismaci kapital toplumlardan ayiran en onemli ozelliktir. Potlaca dayali ilkel ekonomilerde, kabile sefi basta olmak uzere, tum kabile uyelerinin bireysel sayginlik ve itibari, armagan verebilme gucunde yatmaktadir. Nitekim sef hediye veremez duruma gelirse sefligini de kaybeder.
17 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.