Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hz. Peygamber, Allah'a itaat eden, barış, huzur ve güven içerisinde yaşayan bir toplumu oluşturmak için bütün gücünü sarf etmiştir. Böyle bir toplum da ancak güvenilir bir insanın önderliği ile meydana gelir. O, bu konuda güvenilir bir insan olarak başarılı olmuştur. Çünkü o, biliyordu ki, güvenin olmadığı bir toplumda, insanlar arasında sevgi, saygı ve dayanışmanın hakim olması mümkün değildir.
"Onlara, Yeryüzünde fesat çıkarmayın', denildiği zaman, 'Biz ancak ıslah edicileriz.' derler. İyi bilin ki, asıl bozguncular kendileridir, lakin farkında değillerdir." Bakara, 2/11-12
Sayfa 113Kitabı okudu
Reklam
Bir parça aydınlık düşmeye görsün, ağır ağır fetheder kalbi. Ne kadar dirense de sonunda teslim olur insan. Yeter ki Hakk hidayeti murad etmiş olsun.
"İyilik, gönlü huzura kavuşturan ve içe sinen şeydir; kötülük ise insanlar sana fetva verseler de gönlünü huzursuz eden ve içinde bir kuşku bırakan şeydir."
İslam toplumu
"Ey Peygamber kadınları! Siz, herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Şayet takvalıysanız kadınsı bir üslupla söz söylemeyin ki, kalbinde hastalık olan kimse (size) tamah eder. (Vakara ve takvaya yakışır) uygun söz söyleyin. Evlerinizde karar kılın. İlk cahiliye kadınlarının (kendilerini görünür kılmak için) süs ve güzelliklerini açtıkları gibi yapmayın. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Resûl’üne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah, sizden (manevi) kirleri gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister." {33/Ahzâb,32-33} Böyle bir toplumda kadın kocasına, koca karısına güvenir. Aile reisleri ırz ve namusları konusunda güven içinde olur. Herkes sinirine ve yüreğine hakimdir. Orada gözler fitne yerlere takılmaz, gönüller de harama meyletmez. Aksi takdirde, iffetli ve tertemiz olan İslâm topluluğu, emniyet ve sukûnet içerisinde, temizlik,barış-huzur ve güvenlik üzerine kanat çırptığı mutlu yaşamını kaybederek ya karşılıklı hıyanet şebekelerine, ya da baskı altına alınmış arzuların feveran etmesiyle meydana gelen psikolojik hastalıklarla sinir krizlerine yakalanacak ve perişan olacaktır.
KORKU NEDİR? KURANDAN TAHLİL
Takvâ sözcüğünün anlamında “korku” ve “korkmak” unsurları bulunmasına rağmen,takvâ’nın sadece “korku” olarak anlaşılması doğru değildir. Fakat ne yazık ki, birçok meal ve tefsir, takvâ ve ittikâ sözcüklerini sadece “korkmak” anlamıyla açıklamıştır. Takvâ veittikâ sözcüklerinin ifade ettiği korunma ve sakınmanın Arapça’da havf, mehâfet, rehbet gibi
Reklam
"Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete râm ol, Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol."
Kendimize soralım: ??? Mensubu olduğumuz din bize hangi güzellikleri kattı? Bizde ne gibi olumlu değişiklikler yaptı? Bu güzellikleri nerede ve kiminle paylaşıyoruz? Sahip olduğumuz iyilikleri kimlere sergiliyoruz? Neredeyse dünyanın 3/4’ünü oluşturan semavi din müntesipleri, mensubu olmakla övündükleri Allah elçilerinin öğretilerinden hiçbir şey öğrenemediler mi? Ya da onların öğretilerini kendi süflî çıkarlarına alet edip yeni dinler mi ürettiler? Sınır tanımayan rezilliklerin yaşandığı ve birçoğumuzun da bunları sadece seyretmekle yetindiği bir dünyada, bir ilahî dine mensup olmakla olmamak arasındaki fark nedir? Bu sözde mensubiyet ve taşıdığımız bin türlü mahcubiyetle huzuruna varacağımız Yaratıcıya acaba hangi elçisinin arkasına sığınarak hesap vereceğiz???
Müslüman kimliğimizin ne ifade ettiğini biliyor ve bunun bizim için bir ayrıcalık olduğunu düşünüyorsak, İslam’ın hayatımızın her kesitine rengini veren bir din olduğunu unutmamalıyız.
Kainatı yaratan ve yöneten üstün bir kudret sahibinin varlığını kabul etmek, korunmuş fıtratın değişmez bir özelliğidir. Bu özelliğin, ruhlara yaratılış sırasında verildiği, Kur'an'ın ortaya koyduğu açık bir hakikattir.
153 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.