Hüzünlü bir ocak sabahında, uğursuz haber Paris'e yayılana on iki yıl oldu. Gri ve soğuk bir şafağın ilk ışıklarıyla, Vieille-Lanterne Sokağı'nda Edgar Poe'nun kuzgunu gibi "Never, oh! Never more!" diye gaklayan tanıdık bir kara karganın uğursuzca sıçrayarak ilerlediği merdivenin basamaklarında, kanalizasyon mazgırının önünde, mahzen penceresinin parmaklıklarına asılı bir ceset bulunmuştu. Bu ceset, şaşkın, gözlerimiz yaşlı, Morgue'un arka odasındaki yapışkan taşlar üzerinde teşhis etmeye gittiğimiz, ortaokuldaki çocukluk arkadaşımız, La Presse'de meslektaşımız, iyi ve özellikle de kötü günlerimizdeki sadık dostumuz Gérard de Nerval'in cesediydi. Ceset kadar soluktuk. Bu meşum görüşmenin sadece anısı bile hâlâ tenimizi ürpertiyor.
Öleceğini anlayanlar yararsız bir gevezelikle hep aynı soruyu sorarlar kendilerine; neden?
Sayfa 84 - İBİS KİTAPKitabı okudu
Reklam
"Dinlediğin şarkılara yüklediğin anlamlar belli bir yüzdeyi aştı mı ayrılık vakti gelmiş demektir."
Belirli bir şeyden ısrarla söz etmemek, sırası geldiği halde üzerinden atlamak da ondan söz etmenin bir yoludur.
Her aşk kendi ihanetini yanında taşır ve ilişkiye başlayan herkes ''yukarıdaki maddeleri okumuş ve onları kabul etmiş'' sayılır.
Sayfa 82 - İBİS KİTAPKitabı okudu
Her insanın dondurmak için her şeyini verebileceği birkaç anı vardır.
Sayfa 72 - İBİS KİTAPKitabı okudu
Reklam
36 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.