Yâr her dem sana nazar eyler, Seni gafil görüp göz eyler.
Sayfa 175
Bir insanın göğsünde iki kalp yoktur ki, birini dünyaya yöneltsin de öbürünü Allaha versin.
Sayfa 175
Reklam
Yolumuz yâr ile gül bahçesine uğradı; Ben gafletle güle nazar edince dedi ki yâr: Muhabbetin şartı bu mudur, utan yaptığından! Ben varken güle bakmak nasıl elinden gelir?
Sayfa 173
“Hâcegân yolunun büyükleri halkın yükünü üzerlerine alırlar” sözü iki şekilde tecelli eder. Biri dua, öbürü o marazı üzerlerine çekmek şeklinde.
Sayfa 166
Mevlâna Hizameddin HamuşHazretleri yine misafirimiz iken bir rahatsızlığa uğradığını haber verdiler. Hemen ziyaretlerine koştum. Gördüm ki, ateş yakmışlar, kendilerine üst üste hırkalar giydiriyorlar. Mevlâna Hazretleri o kadar üşümüş haldeler ki, dişleri birbirine çarpıyor, etrafındakilerse onu ısıtmaya çalışıyor. Bir saat sonra öğrendik ki, Mevlâna Hazretlerine fevkalâde bağlı bir adam, kış günü buğday öğütmek için değirmene gitmiş ve kaza eseri olarak değirmenin su dolu hendeğine düşmüş... İliklerine kadar da ıslanmış ve soğuk almış... Adamcağız ıslak elbiseleriyle kapıdan girdi ve vaziyeti iki kelimeyle izah etti. Mevlâna Hazretleri onu görür görmez ihtar ettiler. «Beni bırakın, asıl onu kurutun, ısıtın! Bana sirayet eden onun bu halidir!>> Gerçekten, gelen derviş yeni çamaşır ve kaftan giyip ısınınca Mevlâna'dan da o hal silinip gitti.
Sayfa 153
Aşkımdan dünyada mekânım bilinmedi; Anka kuşuyum, nişanım bilinmedi. Her zerreden güneş gibi zahirim. Zuhurumdan ayân olduğum bilinmedi.
Sayfa 148
Reklam
440 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.