İlginç
Sumerliler kendilerine "Kenger" derlerdi. Bu adda Orta Asya'da hem yer hem de boy adı olduğunu gördük. Çankırı'nın eski adı olan Kengürü'nün de bundan kaynaklandığı düşünülüyor. Fakat bu adın kaynağı Sumerliler değil, Asya'dan göçen Kenger adlı boydur.
Dipnot 5:
Pek çok kimse, "çiviyazısı" yerine "çivi yazısı" şeklinde ayrı yazıyor. Yanlış. Bu bir birleşik addır. Yanlış anlam veriyor ayrı yazılınca. Buna dikkat edilmesi gerek.
Reklam
Türkmenlerde "Cuma günü"ne "Anna günü" diyorlarmış ve bunun ne anlama geldiği ancak Sumercenin yardımı ile ortaya çıkmış. Sumercede "An", "gök ve gök tanrısı" anlamında. Gök, Eski Türklerde kutsal sayıldığına göre, Anna gününün gök tanrısının günü olduğu anlaşılmış.
Sayfa 113Kitabı okudu
Eski Babil Tufan Efsanesi bölümünden
Kramer, bunun hakkında şöyle yazıyor: "Tanrıların davulu duyacakları yolundaki tuhaf ifade bir bakıma insanın kozmoztaki rolünü mü simgeler? Kuşkusuz çoğu tapınma eyleminin bir parçası olan davul çalma, insanla tanrılar arasındaki ilişkiyi temsil edebilir. İnsanların evrende oynadığı rol, tanrıları hoşnut kılabilmektir. Davul ile tanrının etindeki ruh canlılarda onun işareti olarak bilinecek veya ilan edilecektir." Bu anlatış da Şamanlığa çok yakındır. Bu da Şamanlığın Sumer'e kadar gittiğini ve onların Türklerle bağlantısını gösteriyor. Toprağın tanrı kanıyla karışıp insan olup canlanmasını, Anadolu'da toprağın bereketini anlatan "kan düşse, can çıkar" sözünde buluyoruz.
Sumeroloji hocam B. Landsberger de, "Sümer dili hem genel anlamda dil bakımından, hem de bütün Asya boyunca dağlık bölgelerde konuşulan dil olması bakımından önemlidir. Bu türden olup hâlâ yaşan dil, Türk dilidir" diyor.
Sayfa 104Kitabı okudu
"Biz daima hakikati arayan ve onu buldukça ve bulduğumuza kani oldukça ifadeye cüret gösteren adamlar olmalıyız." Mustafa Kemal Atatürk
Reklam
Atatürk'ün Türk'ü tarifi
Bu memleket dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu Bu sahne yedi bin senelik, en aşağı, bir Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgârlarıyla sallandı, beşiğin içindeki çocuk tabiatin yağmurlarıyla yıkandı. O çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırimlarından, kasırgalarından evvelâ korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı; onların oğlu oldu. Bir gün o tabiat çocuğu, tabiat oldu, şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.
Sumer Efsaneleriyle Türk Efsanelerinin Karşılaştırılması
Yapılan çok kısıtlı araştırmalarda, Sumer ve Türk efsaneleri ara-sında bir yakınlık, bir bağlantı görülüyor. Sumer yaratılış efsanesine göre, her taraf derin ve geniş bir su ile kaplıydı. Bu su'dan yer, gök, su ve bazı küçük tannlann annesi olan Tanrıça Nammu bir dağ çıkarıyor. Bu dağın üstü gök, altı yer. Bunların birleşmesinden meydana gelen Hava Tanrısı Enlil oluyor. Hava Tanrısı bu dağı ikiye ayırıyor. Dağın üst kısmı gök oluyor, onu Gök Tanrısı alıyor. Yer olan alt kısmını da Yer Tanrıçası ile oğlu Hava Tanrısı alıyor.
Cümlelerdeki çelişki?
Rahibeler tanrının gelini sayıldığından onlardan doğan çocuk, tanrının çocuğu sayılıyor. Sumerliler bir tanrı çocuğu istemiyor. İsa'nın tanrı çocuğu sayılması da Sumer inanışından.
Nevruz'un kaynağı
Dumuzi, yarım yıl için yeryüzüne çıkınca yine karısı ile birleşiyor, diye düşünüyor Sumerliler. İlkbaharda olan bu birleşme ile Sumer inanışına göre memlekete büyük bolluk geliyor, tahıllar büyüyor, hayvanlar çoğalıyor... Bahar Bayramı'nı, yani Nevruz'un nedenini ve yeniden doğuşun başlangıcını buluyoruz.
Sayfa 132Kitabı okudu
19 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.