Atatürk bir teferruatçı değildi. Hiçbir zaman bir hükümetçi, bir büro adamı ve hükümet takipçisi de olmadı. Onun için Türkiye'nin meselelerini incelerken, iş ve inşa alanlarında onun, sadece bütün işlere hakim gölgesini ve tasvip edici işaretini görmeliyiz. Devletçilik, sanayi, planlama, planlı ekonomi gibi konularda Atatürk, ancak yukarıdan nezaret eden bir milli başkan olarak kaldı. Konuların günlük çalışmalarına, teferruatına, meselelerine inmedi. Onun için Atatürk edebiyatında bu konular için ondan, etraflı görüşler ve müdahaleler nakletmeye kalkışmamalıdır.
Zaten şu bir gerçekti ki, 1930, hele 1933'ten sonra Atatürk, artık 1930 sonrasının aktif, atılgan, hatta mücadeleci Atatürk'ü değildi. Hükümeti icraatında geniş ölçüde serbest bırakıyordu.
"Çocuklar, eğer ben Çankaya'da böyle rahat oturuyorsam bu, hükümetin başında İsmet Paşa olduğu içindir." sözleri onundur ve birtakım manalar taşırlar.