Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hakikatte muallimin sahip olması lâzım gelen vazife ve me­suliyet, bu derecede basit ve ruh yapısı bakımından böyle değersiz ve iptidaî bir fonksiyondan ibaret değildir. Muallimin mesuliyetle­ri çoktur ve cemiyet hayatının her sahasına uzanmaktadır. Bir memlekette ticaret ve alışveriş tarzı bozuksa bundan muallim me­suldür. Siyaset, millî tarihin çizdiği yoldan ayrılmış, milletinin ta­rihî karakterini kaybetmişse, bundan mesul olan yine muallimdir. Gençlik âvâre ve dâvasız, aileler otoritesizse bundan da muallim mesul olacaktır. Memurlar rüşvetçi, mesul makamlar iltimasçı ise­ler muallimin utanması icap eder. Din hayatı bir riya veya taklit merasimi haline gelerek vicdanlar sahipsiz ve sultansız kalmışsa bunun da mesulü muallimlerdir. Yüreklerin merhametsizliğinden, hislerin bayağılığından ve iradelerin gevşekliğinden bir mesul ara­nırsa; o da muallimdir. Yalnız kaldığımız yerde yalnızlığımızın mesulü o, imanların zayıfladığı devirlerde bu gevşemenin mesulü yine onlardır.
Sayfa 66 - Dergah yayınlarıKitabı okudu
Çok dikkat (!)
Ağacının beş yüz veya bin yıllık olması onu daha sağlam yapar. Lâ­kin bugünkü ağaç artık bin yıl evvelki değildir. O her sene yeni bir hayata ulaşmıştır. Hayat maddelerini olduğu gibi, kabuğunu da her yıl dökmekte, her bahar yeniden yapraklanmaktadır. Aristo’nun, su, ateş, toprak ve havadan ibaret dört basit unsuru bulması, zamanın­da bir keşifti
Sayfa 82 - Dergah yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bize bir insan mektebi lâzım.
Bir mektep ki bizi kendi ruhumuza kavuştursun; her hareketimizin ahlaki değeri olduğunu tanıtsın; hayaya hayran gönüller, insanlığı seven temiz yürekler yetiştirsin; her ferdimizi milletimizin tarihi içinde aratsın; vicdanlarımıza her an Allah’ın huzurunda yaşamayı öğretsin.
Sayfa 47 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
# Anadolu çocuğu Avusturya’nın nüfusunu, Norveç’in meşhur şehirlerini, İtalya’nın sanayi merkezlerini öğreniyor da Selçuk mimarisindeki tabiatın ruhundan fışkırmış gibi ruha sükun getiren mütevazı güzelliğin ne olduğunu bilmiyor; Türk mimarisini ve güzel sanatlarını, islam sanatlarını anlamıyor. Ve elbette iptidai sanatın zevkine varamıyor, rönesans sanatının değerini kavrayamıyor hatta günün sanat hareketlerinden habersiz yaşıyor. Süleymaniye ve Fatih Camiilerinin emsalsiz değerine ait hiçbir şey bilmediği halde, hiçbir inceliğe sahip olamayarak sade kütlenin ağırlığı altında bulunan dejenere denecek kadar basit eserlerle dolu bir yabancı millet sergisini ağzını açık bırakan bir şaşkınlıkla izliyor. Gençler, en bayağı ve hayvani zevklerle vücuda tapınıştan ruha yükselebilmek için liselerimizde mutlaka sanat tarihi okutulmalıdır.
Bize bir mektep lazım.
Bir mektep ki bizi kendi ruhumuza kavuştursun; her hareketimizin ahlâkî değeri olduğunu tanıtsın; hâyâya hayran gönüller, insanlığı seven temiz yürekler yetiştirsin; her ferdimizi milletimizin tarihi içinde aratsın; vicdanlarımıza her an Allah'ın huzurunda yaşamayı öğretsin.
Sayfa 47 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
Bize bir insan mektebi lazım. Bir mektep ki bizi kendi ruhumuza kavuştursun; her hareketimizin ahlaki değeri olduğunu tanıtsın; hayaya hayran gönüller, insanlığı seven temiz yürekler yetiştirsin; her ferdimizi milletimizin tarihi içinde aratsın; vicdanlarımıza her an Allah'ın huzurunda yaşamayı öğretsin. Bu mektepte edebiyat, tarih ve felsefe kültürü başta gelecek ve onun yetiştiricileri sadece bir memur değil, örnek insan olacaklardır. Din görevinin bile para ile yapıldığı bir düzenin tersine çevrilmesi lazım geliyor. Ancak böyle yepyeni bir anlayışın benimsenmesiyle Türk millet maarifini kurmak ve ruhlarımızda rönesans açmak kabil olacaktır.
Reklam
Tarihi, siyasi olaylar yığını halinde okumanın, geri bir öğretim olduğunu söylemeye hâcet yoktur sanırım. Siyasi ve içtimai olaylar, iman ve iradenin eserleridir ve öyle okutulmalıdır. Devletimizin kurucusu Osman Bey'i tanımak için en başta müşahhas olay olarak, Anadolu'ya geldikleri zaman misafir oldukları evde, Allah Kitabı önünde yatıp uyumayarak, sabaha kadar huzurunda ayakta durduklarını söylemek yeter ders değil midir?
Sayfa 156 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
Bize bir insan mektebi lâzım. Bir mektep ki bizi kendi ruhumuza kavuştursun; her hareketimizin ahlâkî değeri olduğunu tanıtsın; hâyâya hayran gönüller, insanlığı seven temiz yürekler yetiştirsin; her ferdimizi milletimizin tarihi içinde aratsın; vicdanlarımıza her an Allah'ın huzurunda yaşamayı öğretsin.
Bize bir insan mektebi lâzım. Bir mektep ki bizi kendi ruhumuza kavuştursun; her hareketimizin ahlâkî değeri olduğunu tanıtsın; hâyâya hayran gönüller, insanlığı seven temiz yürekler yetiştirsin; her ferdimizi milletimizin tarihi içinde aratsın; vicdanlarımıza her an Allah'ın huzurunda yaşamayı öğretsin.
Bu nesiller, hakikatta en büyük sevap olan mücerret düşünceyi günah sayan kafir bir zihniyetin mazlum kurbanlarıdır. Medreseden mektebe geçerken, ruhun bilgisinden maddenin bilgisine dönen bu gerileyiş, iç gözlemin yollarını tıkadı ve bütün zihinleri maddenin bilgisine meftun hale getirdi. Önce, din dersleriyle beraber orta öğretimden mûsikî dersi kaldırılmıştı. Ahlâk bilgileri de "medenî bilgiler" haline konuldu. Lise son sınıflarında ahlâkla estetik pek kısaltıldı; metafizik kaldırıldı. Tarih dersleri, esasen bir insan ve şahsiyet laboratuvarı ve insanlığın tekâmülü tarihi olmaktan ziyade eşya dersleri gibi okutuluyordu. Bütün ruh ilimleri üzerinde buda- ma ameliyesi yapılırken, mekteplerde müsbet ilim derslerine ait laboratuvar çalışmaları, müsbet ilim ve matematiğin sade müfredatı, yani cansız yükü halindeydi.
Sayfa 96
513 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.