Durmadan ne düşündüğümü soruyorlardı bana. Birilerini, bir şeyleri, bir yerleri diyordum, ama yetinmiyorlardı. Aç köpekler gibi soruyorlardı: Kimi, neyi, nereyi?
Uzun yıllar yalnızlığımla teselli buldum. Çünkü yalnızlık kolay bulunur bir olanak değildi. En azından herkes yalnız kalamamaktan şikayet ettiğine, şikayet ettikçe çözülüp çoğalıp düzüştüğüne göre öyle olması gerekirdi. Bense bundan şikayet etmek bir yana, aşırı dozda yalnızlıkla iştigal halindeydim.
Reklam
Gözlerinden haberi yok benim kadınımın. Mum kadınım, esmer kadınım. Olsaydı oysa biraz gözleri, avunma alışverişlerine çıkabilseydi biraz.
Sayfa 131Kitabı okudu
Makul bir alışveriş vardı o gazetelerle aramızda. Onlar zekice kurgulanmış, çıkıntıları budanmış yasal öfkeler, incesinden yazılmış sinema yazıları arz ediyor, benimse en azından neye öfkelenilmesi gerektiğinden ve Amerikan filmlerinden düzenli olarak haberim oluyordu.
Sıkıntı öldürür. Ve ama sıkıntı öldürüyor. Acı ve öfke değil, ama sıkıntı öldürüyor. Çok geçici, anlık, masum, makul olabiliyor sıkıntı, ama öldürüyor. Sıkıntı eğlence istiyor, tatil istiyor çünkü. Tatil çoğunluğa, çoğulluk gövdelere, yeni kelimelere, yeni yüzlere yol açarak öldürüyor. Sıkıntı davet ediyor, açıyor. Acı ortak olmayanı defediyor, kapatıyor. Sıkıntı çözüyor, öfke bağlıyor. Sıkıntı plan program demek çünkü.Program yazlıklara savuruyor,sayfiyelere,yumuşak içkilere,pahalı yemeklere yol açarak çözüyor. Acı kendi yasasını durmadan fısıldıyor, öfke hatırlatıyor oysa:Dağılmayın,unutmayın,yetinin ,oturun oturduğunuz yerde. Ama sıkıntı savuruyor, parçalıyor, gebertiyor. Sıkıntı kutlamalar, şenlikler istiyor çünkü. Sıkıntı ille de dans diyor, kahkaha diyor, acının da öfkenin de içini boşaltıyor. Acı ve öfke korkuyu yeniyor, sıkıntı okşuyor. Sıkıntı arzuyu kaşıyor, acı ve öfke terbiye ediyor. Acı değil, öfke değil, sıkıntı öldürüyor. Sıkıldılar. Yakışmadı."
Ağladıkça içlerinden kara ırmaklar gibi ağular aktı
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.