Pratikte demokrasinin egemen güçlere hizmet eden bir sistem haline dönüştürüldüğü; çoğunluğun kararları diye anılan kararların aslında belli bir zümrenin kararları halinde tecelli ettiği; azınlıkta kalanların haklarının da söylendiği gibi güvence altında tutul(a)madığı.. bilinmektedir. Dolayısıyla halkın yönetime katılması biçiminde ifade edilen fikrin pratikte fazla bir anlam taşımadığı anlaşılmaktadır.
Müslümanlar, başkalarının sağladığı lütuf ve ihsan çerçevesinde çalışacak (işleyecek) bir İslâm partisinin İslâm'a ve Müslümanlara ne gibi hizmetler sunmasını bekleyebilirler?
Kısaca, kuralları koyan kim, konulan kurallara uymak zorunda kalan kim olacak?
Müslüman insan, amentüsünün belirlediği bir düzlemde gündelik hayatını sürdürecektir.
Fakat bu hayat tarzı, bazılarının sanabileceği gibi, Müslüman'ı, daraltılmış, kısıtlanmış, hürriyeti elinden alınmış bir dünyada yaşamaya hükümlü kılmıyor .
Bir Müslüman, içinde yaşadığı İslamdışı toplumsal/siyasal ortamın şartlarına bağlı kalarak onu İslam"a dönüştüremez ve bu yoldaki çabaları hüsranla sonuçlanır.