Günlük yaşamın kaygısında, bizlere kendimizi bir nebze olsun daha iyi hissettirecek şeyler ararız ve aslında bu kendini birbiri içinde tekrarlayan bir bağımlılığı da niteleyebilir. Bir klişe sözde olduğu gibi tıpkı, yolcusu olduğu dünyada gerçek bir yolcu olabilmelidir insan... Ve yolculuğun, aslında zamanın, onun için ne ifade ettiğinin farkında olabilmesi gerekir.
....
Bu bazen bir arkadaşla ya da yalnızca yeni bir durumun içerisinde de olabilir. Ve gördüğümüz, bile isteye inandığımız, ısrarla savunduğumuz başlıca şey de budur aynı zamanda. Halbuki insan, "değişirken dönüştüğü şeyin farkına varabilmeli." Ve gördüğü, inandığı, savunduğu o her şeyin ön safhasında bizzat kendisinin bulunduğunu görebilmeli.
Aksi durumda, Benzersizliğinin Benzerliğinde Birbirlerinde Benzersizlik Arayanların olduğu bir kaybın içinde bulunacaktır. Ve tam olarak da bu kabul ediş, bir hayatın eş kefesine karşılık gelecektir.
İnsan, yaşarken, düşünmeli, fark etmeli, görmeli.
"Dünya, o denli gürültülü bir baş döndürüş içerisindeyken ve üstelik bunu sezdirmeden,
büyük bir ustalıkla gerçekleştirirken,
'bildiğim' yalnızca,
altınlarıyla, pullarıyla, güzellikleriyle ve o iyi vakitleriyle,
iyi ortamlarıyla, insanlarıyla, onayladığım ortam ve durumlarıyla,
bu denli yalınlığı içerisinde midir?
Göründüğü gibi midir?
Değişirken, dönüştüğü şeylerin farkında olabilmelidir insan.
Ve yine değil midir ki insanı insan yapan, karşısında durduklarıdır aynı zamanda.
İnsan da, Söz de,
Zaman da ve an'da
Elbet mühimdir.
(...)