Köye geldim. Herkes köye gider. abartıyor muyum bilmiyorum ama sanmıyorum da, sanmadığım şey şu 'köylerin aynılığı'. Bir örnek; su ya da elektrik gidiyor. Herkes hep bir ağızdan 'bu bayramda da su yok'. Neden yok? Şundan yok. Muhtar yapsın. Ne yapsın? Bilinmiyor. Geçelim.
Köye gelen özüne dönüyor. Nasıl dönüyor? Bir örnek; adam müftü normalde sövmez ama köyde sövüyor. Sövgüsünün bir şeyi ağarttığı da yok. Bir örnek daha; İstanbul'da tirenciyle takılan kız burada davul zurnaya eşlik ediyor. İstanbul'da 'yeter artık ya bu ilkel aletler yaa' olur.
Emin değilim ama köy, insanın özündekini dışa vurma alanlarından biri. Bu şehirde de olur elbette. Ama şehirde utanıyoruz. Köyde, 'bizim insanımız' utanmamızı engelliyor. Saçma ama öyle.
Diğer bir aynılık da belli yaşın üstündeki adamlar olaylara karşı o kadar sönük ki; her döngüsel olay onun zihnindeki bir yerden çıkardığı şablonlarla idare ediliyor. Açmayalım şöyle bağlayalım; "Ben ise hem gidebildiğim kadar çok çabuk, hem de mümkün olduğu kadar çok uzağa gitmek isterdim. Neden işler olduğu gibi? Niçin gönlüme göre kanun icat olmuyor? Niçin hiç kimse hep bir anki, hep o anki akıl düzeninden şikâyet etmiyor?"