"Her İstanbullunun denizle ayrı bir konuşma, ayrı bir buluşma tarzı vardır. İstanbulluların gençleri ayrı yerde, yaşlıları ayrı yerde randevu verirler."
Sezai Karakoç
Sezai Karakoç
Cemal Süreya
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun, git. Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar, gitsinler. Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz Sanki hiç olmamıştı Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti Çünkü iki kişiydik Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra Sonrası iyilik güzellik…
Reklam
Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu Şurada senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar...
Cemal Süreya
Cemal Süreya
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git. Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler. Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git. Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler. Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz Sanki hiç olmamıştı Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek Ki Karakoy köprüsüne yağmur yağarken Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti Çünkü iki kişiydik Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra Sonrası iyilik güzellik.
Cemal Süreya
Cemal Süreya
yine bir Agah Aydın güzellemesi...
Mutluluğun Köyü-Agah Aydın -ALINTI- Her seferinde yeniden bulunan hep aynı adamlar, hep aynı kadınlar, hep aynı yalanların tekrarı değil midir, insan? Kişilik tekrarın bilgisi değilse, nedir? Tekrar tekrar tekrarlayan her acının öncesinde “Bu sefer işler bambaşka olacak” dediğini unutmanın ağrısıdır, kişilik. Başka deyişle kişilik, budalalığı tekrar etmenin zevkidir. Güneyde bir köye yerleşirsek mutlu olur muyuz? Bilmiyorum. Herkesin köyü kendine. Yüz yıl önce neredeyse tamamı köylü olan bir halkı ne İzmirliler gibi kentli pozları kesmek, ne Yeni İstanbullular gibi köylülüğü yüceltmek, ne de alacalı bulacalı Ankara zevksizliği iyileştirmez, iyileştiremez.
Reklam
323 öğeden 131 ile 140 arasındakiler gösteriliyor.