Ve en fazla yapabildiğim tabletimi alıp kanepede uzanırken bir şeyler okumak karalamak. Bugün iyice idrak ediyorum hayatın bahanelerinin bitmediği ve bitmeyeceğini. Dün hastaydım, ondan önceki gün da program vardı, bugün bedenim hala yorgun, eklemlerim ağrıyor, kendimi taşıyamaz hale geldim. Büyüdükçe ağırlaşıyorum, ve bir beden çıkıyorum kendimden, arkama takıp yine onu sürüklüyorum peşimden. Neden boynuma giren bu lanet ağrı dinmiyor? Annem kas tutulması diyor ya bir şeye üzülmüşsün ya da stresten falandır diyor. Dün biraz tartışmıştık, benim yüzümden mı diyor? Hayır ne alakası var diyorum… sonra hatırlıyorum bu sabah aldığım mesajı: merhaba ben x’in eşi, bizim bebeğimizin kalp atışı durdu bu sabah, hastanedeyiz daha, bebeği Silivri mezarlığında defnedeceğiz…oysa daha dün bebek için biz kıyafet bakıyorduk. Noldu şimdi, anlamıyorum, anlamadım. Gün nasıl bitti hatırlamıyorum. Bir an yataktan fırlayıp lavaboya koşuyorum, yüzümü soğuk su ile yıkıyorum, gözlerim göremiyor… karanlık, aşağı koşuyorum portakal suyu sıkıyorum kendime, salona geçiyorum, babam televizyon izliyor, sessizlik…Beni farketmedi bile