Eskiden, hayatta iki ayrı yol olduğunu düşünürdüm.
1- OLGUNLAŞMA YOLU: Okumak, düşünmek, konsantre olmak, bilgilenmek, az yemek, az konuşmak, çok çalışmak… sayesinde mümkündü.
2- TATMİN YOLU: Bedensel, psikolojik, bedensel… her bakımdan tatmini hedefleyenlerin rotasıydı. Doyma döngüsünden ibaretti…
***
Mutlu olmak için harcanan çaba, iyi bir insan olmayı engelliyordu.
Oscar Wilde'ın Dorian Gray'in Portresi adlı romanı da bu konuyu işler.
Kendi çıkarını düşünmeden mutluluğa varamazsın.
İyilik ise başkasına fayda sunmayı gerektirir.
İYİLİK MELEĞİ BİZİ KITIR KITIR KESECEK!
Olgunluk ve tatminin büsbütün ayrı, uzak yollar olmadığını geç anladım.
Mutluluktan kaçmak, iyi olmayı zorlaştırıyordu.
Doyumdan nasipsiz kimse, olgunluğa varamıyordu.
Hiç mutlu olmadığı halde hep iyi olan insanlar; umulmadık bir anda eşi dostu kılıçtan geçirmeye, kuşbaşı yapıp buzluğa kaldırmaya namzettirler.
Dünya bizi akıllı yapmayabilir, fakat uygun dozda dünyevilik alırsak delilikten korunuruz.
Ne anlatıyorum?
Eskiden yoksul ve iyi insanlar vardı.
Şimdi zengin ve meymenetsiz kimseler çoğunlukta.
***
Sanırım olgunluk ve mutluluk dengesini sanat sayesinde kurabiliyoruz.
Zira resmin, müziğin, edebiyatın… bize ulaştırdığı hislerde, dünyevi ve uhrevi nitelikler buluşuyor.