Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
yüzümde yorgun bir adam var, ne garip onu ben sananlar, ben eskiden çok gülerdim... S.E.S
...Üç nokta… Ya üç nokta… üç noktanın hikayesini hiç duydunuz mu? … “Üç noktanın ima ettiğini, yeri gelir, bütün bir edebiyat açıklamaktan aciz kalır. Hiç bir harf ve hiçbir kelime üç noktanın ima ettiğini kucaklayamaz… O bunu biliyordu, askere giderken eşiyle son kere yalnız kaldığında demişti ki: “Eve gönderdiğim her mektubun sonuna üç tane
Reklam
Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama Yarım saat erkene kurulsun saatin. Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin.. Pencereni aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin...
Cebindeki Üç Kuruşluk Telefona Yavaşça Dokunan İnsanlık, Yüreklerdeki Canlara Hiddetle Vuruyor Artık... Eskiden Telefonu İnsanla Konuşmak İçin Kullanırdık, Ah Yalan Dünya, Ne Günlere Kaldık...! Hayatımızdaki Her Şey Eskisinden Daha Kibar Bir Görünüm Kazanırken, İnsanlığımız Eski Halinden Daha Çok Kabalaşıyor... Çünkü Çocuk Olmadan Büyüyor ve Çocukları Düşünmeden Yaşıyoruz...! Çünkü Hissetmeden Sevip, Savaşmadan Kazanmaya Çalışıyoruz...! Çünkü İnsanlık Dersi Vermek Yerine, İnsanlıktan Kaçıyoruz...! Soner AYAN
ÖLÜMÜ BEKLERKEN Sanırım yaşlandığımdan olsa gerek, eskisi kadar ilgimi çekmiyor çamurunda oynadığım topraklar. Dibine uzanıp da yapraklarının arasında hayallere daldığım elma ağacıyla, aramıza bir soğukluk girmiş. Nedendir bilmem en derine saklanmış anılar, kapının asma kilidini açmaya başlamamla gün yüzüne çıkmaya başladı. Sanki belleğimin
Yorgunum be çocuk… Yoruldum artık zamansız düşmelerden, Ben kimim diye sorup durmaktan kendime, yoruldum… Eskiden ne de güzeldi her şey hatırlar mısın? En büyük hayalimiz, vitesli bir bisiklete sahip olmaktı. Ninemizin elimize tutuşturduğu salçalı ekmeğin keyfini sürerdik… Hatırlar mısın kırmızı sandalyemizi? Her gün üzerine koşarak oturur, Ayaklarımızın yere ne kadar yaklaştığını hesaplardık, Bazen hile de yapmadık değil hani… Büyümenin büyük bir şey olduğunu sanırdık. Yanıldık çocuk, çok yanıldık… Biz büyüdükçe bizimle büyüyenleri fark edemedik, Acılar büyüdü, dertler büyüdü… İçimizde açılan yaralar büyüdü, Göz yaşlarımız büyüdü, Pişmanlıklarımız ve keşkelerimiz büyüdü… Yüreğimiz bizimle büyüyenlere hep küçük geldi… /V. Şentürk
Reklam
Hani hepimiz arkadaşken, Hani oyunlar tükenmemişken, Henüz kimse bize ihanet etmemiş, Biz kimseyi aldatmamışken, Eskidendi, çok eskiden. Murathan MUNGAN
Çocuk çocuk ağlıyor... gözlerinden değil yüreğinden belli yine acıyor kalbi işe yaramadı mutlu insan taklidi ah anılar bir bıraksa peşini
''Çok eskiden rastlaşacaktık...'' Sait Faik Abasıyanık
Hemcinslerime bir sesleniş... "Heyecan" ... Tetikleyici bir kuvve... Yaşamın daimliği. Elbette bizi bir üste taşıyabildiği müddetçe.. Dişi Güç diyoruz.. Yaratıcı, Üretken ve Doğurgan.. Bu gücün iki yönü de çok ağır basıyor. Rahmani ve Nefsani yönleri. Kabul etmeliyiz ki, benliğimizin derinlerinde, en derinlerinde, çağlar boyunca "kadın"a yapılan tüm haksızlıkların ruhumuza sinmişliği var. Her ne kadar ortaya çıkarmıyorsak da.. Gizli gizli yayın yapan bir enerjisi var. Bu da karşı cinsin içindeki güzelliği-çirkinliği tetikliyor. Yansıması yine biz "kadın" tarafına olabiliyor. Şunu kabul ediyorum. Eskiden "erkek" sözünü duyunca "kılıcım kınında hareke" oluyordu. Şimdi.. "Bütünlüğün, İki'nin Tam"lığından geçtiğini idrak ettim.. Adem bir erkek değildi. Ve Havva diye birşey yoktu. Adem manası bir bütündü. Tam olandı. Mükemmel Form. Sonra ondan zevcesi yaratıldı. "Kadın" değil. Adem ve Zevcesi "kadın-erkek" görünümünde dünya alemine yayıldılar.. Kimi zaman düşman, kimi zaman eş-kardeş-ebeveyn... Kısaca, el ele- göz göze veyahut da karşı karşıya.. Bu nedenle, birinin, diğerini tartacak bir terazi yok yeryüzünde. İkisi Bir ve Bütün.. Bunu idrak ettiğimiz zaman.. Her iki tarafın da birbirlerine yaptıkları, Zulm denilen o "şeyin" de son bulacağını taahhüt edebilir miyiz? Yazar Kevser Yeşiltaş
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.