Yorulur, neyi özlediğini bilmeden özleyenler..
"İçini ürperten, akşamın turuncu ışıkları altında yalnızlığın soğuk nefesi değildi. Geçmişten kopup gelmiş bir hatıranın uzaklara dalıp giden bakışlarında canlanmasıydı ansızın. Ritmi değişen kalbine ne zaman geçmişti ki sözü. Mavisine hiç doyamadığı gökyüzüne uzun uzun bakarken ciğerlerine dolan tertemiz bir hava değil de sanki boğazını yakan bir şiirdi. Yorgun ayakları taşıyamaz olmuştu sanki bedenini. Saçlarının arasından usulca esen rüzgâra seslenmek istedi bir an. Gitme kal demek istedi. Unutmak istediği ne kadar dün varsa dikilivermişti karşına. Eski bir şarkı gibi kulağına gelen çocuk sesleri içine umut ışıklarını yaksa da ne olduğunu anlayamadığı bir sızı göğüs kafesinin üzerine çökmüştü. Nefesleri yarım kalıyordu hep. Telaşlı gölgeler arasında kalmış tanıdık bir yüz arıyordu. Sustu. Gökyüzünden gözleri ile topladığı maviyi ellerinin arasında taşır gibi hiç kımıldamadı yerinden. Zamanı durdurmak ister gibi bekliyordu. Bu karamsar hikâyenin içinden son paragrafa geçmek ister gibi huzursuz kelimelerin dalgınlığında bir o yana bir oyana yürümeye başladı. Yüreğine çöreklenen adı konmamış bir özlemdi. Kimi ya da neyi olduğunu bilmeden özlemek.."
Okunması dileğiyle : Pek bir utangaçtı.Bir okadar da ürkek. Otuz beş yaşındaydı ama karşısında bir çocuk vardı sanki.Nihal di adı...Babası o güne kadar gelen gelen görücülere hep bir kusur bulduğu için evlenememişti... "Annesinin yanında dursun. Ona yardım etsin" diye düşünmesinin rolü de büyüktü bu işte. Şimdi yaşı epey geçince
Reklam
Soğuk Mevsimin Başlangıcına İnanalım
ve bu benim yani bir yalnız kadın ve soğuk bir mevsimin eşiğinde belirsizliğini anlamanın başlangıcında, tüm yeryüzü varlığının yalın ve kederli umutsuzluğunu, gökyüzünün güçsüzlüğünü, bu betona kesmiş ellerin akıp gitti zaman gitti zaman ve saat tam dört kez çaldı dört kez çaldı aralık ayının yirmisi bugün ve artık mevsimlerin gizini
Bir Yusuf Hikâyesi
Bir kuyunun başında uzun süredir hiç kalkmadan duran kuyuyu yaşam alanı edinmiş bu adam herkesin dikkatini çekiyordu kimine göre bir meczup kimine göre bir mecnun kimine göre bir veliydi adamla ilgili hurafeler efsaneler dedikodular her çeşit her renkten yorumlar yapılıyordu Adam başı ellerinin arasında zikreder gibi yumuşak hareketlerle öne
GECE YARISI YOLCULARI | 7
Çok fazla mı ses yapmışlardı? Birbirlerine bu soruyu sorup gülüşmüşlerdi. Hala yataktaydılar. Elele tutuşmuşlar, sırt üstü yatıyorlardı. Gökhan'ın gözü karşı duvarın tam ortasına asılmış saate kaydı. Öğle vaktiydi, güneş ışıkları açık perdeden giriyor ve sıcak olan ortamı daha da ısıtıyordu. Doğruldu ve bir sigara yaktı. Ceren onu izliyordu.
Füruğ Ferruhzad Gunes Doğuyor Bak nasıl içinde gözlerimin Eriyor damla damla keder Karanlık ve isyancı gölgem nasıl Tutsağı oluyor güneşin
Reklam
21 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.