Bu nasıl bir armağandır....
Cehennemin ortasında bir melek tanıdım. Sözlerindeki güzellik usul usul akıyordu yüreğime... "Kimsin sen?" dedi. "Cehennemin ortasına düşmüş, gün be gün eriyen bir 'Kar tanesiğim", dedim. "Sen kimsin?"diye sordum. "Sevdiklerim tarafından Cehennem'e sürgün edilmiş bir huriğim", dedi. Cehennemin ortasında bir melek tanıdım ben. Aheste aheste dökülüyordu gözlerinden yaşlar... Sordum; "Bu yaşlar kimin için?" "Kalbim ağrıyor", dedi. "Senin kalbin yorgun", dedim. Hüzünlü hüzünlü gülümsedi melek, bana bakıp: "Kalbim..Benim kalbim yaralı...Sen yaralı kalp nasıl sever, bilir misin?"dedi. "Ben kalbimin varlığını unuttum, bilmem", dedim. Solmuş bir çiçek misali büktü boynunu yaralı melek. Sonra: "Ben kalbimi unutamam ki" dedi. "Neden?" dedim. Fırtınalar kopuyordu içinde... "Benim her gün kalbim ağrıyor. Canımı yaka yaka hatırlatıyor bana kendini. Zalim kalbim, yaşamak ve ölmek arasındakı ince çizgide dolanıp duruyor. 'Yapma' diyorum, söz dinlemiyor. Sızım sızım sızlıyor her gün... Ben, Cehennem'in ortasında kalbi yaralı bir melek tanıdım. Gözlerinden izliyordum ruhunu. Kıraç topraklara benziyordu ruhu, kafesin içindeki kuşu anımsatıyordu Kalbi.. Ve ben o gün anladım. Bir meleğin daha hayallerini öldürüp, dağların başına yıkıp, o tertemiz kalbini yaralamışlardı. BEN CEHENNEMİN ORTASINDA BİR MELEK TANIDIM. @_serhildan kaleminden....
Kitabsever
Kitabsever
'e yani bana ithafen...
Olurda birgün gidersem sessizce gideceğim. İçimde olan taze umutları, sessiz çığlıkları bir sele karıştırıp uzaklaşacağım buralardan. Gitmek diyorum, zor eylem. Bana göre her zaman kalmalı insan. Zor da olsa, imkansız da olsa kalmalı ve asla gitmemeli. Ancak hayat bazen insanı öyle bir yere getiriyor ki, tamam diyorsun. Gideceğim ve bitecek. İçimde oluşan ani fısıltıları bir kırbaç darbesiyle yok edip bakacağım yoluma. Kimsenin haberi olmayacak gittiğimden. Ya diyecekler, biri vardı. Deliydi, doluydu. Kafası çok güzeldi. Eğlenir ve sürekli gülerdi. İşte o an, kelimelere geçmiş zaman eki girdiği an yok olacağım bu şehirden. İçimde esen fırtınaya inat keseceğim her şeyi. Susacak ve gideceğim. Yani demem o ki, öyle bir gideceğim ki gemiler sessizce uzaklaşacak limandan.
Reklam
Cemal Süreya Senin çelme taktığın yerden başlıyorum hayata. Varsın yara içinde kalsın dizlerim; yüreğim kadar acımaz nasıl olsa. Şems-i Tebrizi Düzenim bozulur, Hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme.
Damdan düşer gibi, tepeden tırnağa; Aşık olmak istiyorum! Sırılsıklam, öylece... Ve öylesine... Seni seviyorum diyebilmek istiyorum. Özlemimle, özgüvenimle... Durgun denizlerin fırtınayla coşması gibi; Aşık olmak istiyorum! Aşkı yaşamak yüreğimde... En yalın haliyle... Sudan çıkmış balık gibi olmak. Hiç yaşanmamış hayalimce... Vurulmak istiyorum bir bakışa; Aşık olmak istiyorum! Sevgimi adamak… Sevdalanmak istiyorum... Düşünmek geceden sabaha. Arzuların ve umutların arasında… Şiirlerimde anlatacak kadar; Aşık olmak istiyorum! Bazen ağlamak… Bazen heyecanlanmak… Ben bu aşkı yaşamak istiyorum. Farklı severek… Farklı sevdalanarak… Ve ne olursa olsun; bunu sana haykırarak!
Hoşça kal bile diyememek!
Bazen zorunlu ayrılıklar vardır. Ayrılacağını bile bile inatla sevmişsindir onu. Her şeye rağmen sevmişsindir. Bir sonbahar sabahı aynı günde dört mevsimi yaşatır sana aşk! Gidişini uzaktan çaresizce izlemek, birgün belki yine kavuşurum umudu, gözyaşı ve korku. Ona bir el bile sallayamadan uğurlamaktır aşk! Döktüğün gözyaşı yağmur damlalarıyla karışır. Kimse anlamaz ağladığını, kimse görmez gözyaşlarını. İçtiğin sigaranın dumanı yakar sanırsın gözlerini. Ama yakan duman değil ayrılığın, çaresizliğin acısıdır. Bir ömür boyu kavuşamayacağına muhtaç yaşayacak olmanın acısıdır. Bunu sen de bilirsin ama öyle olduğuna inandırırsın kendini. Tıpkı birgün yine kavuşacağının hayali gibi inandırırsın kendini. Sadece çaresizce bakarsın ardından. İçinde fırtınalar kopsa da susarsın. Aslında biliyorsundur bu gidişin asla dönüşü olmayacak, kavuşması mahşere kalacak. İşte, yine yaptı sonbaharlığını! Boşuna dememişler ayrılık mevsimidir sonbahar!
Ey dünya zevkini düşünüp hastalıktan ızdırâb çeken kardeşim! Bu dünya eğer dâimî olsaydı ve yolumuzda ölüm olmasaydı ve firâk ve zevâlin rüzgârları esmeseydi ve musîbetli, fırtınalı istikbâlde manevî kış mevsimleri olmasaydı, ben de seninle beraber senin hâline acıyacaktım. Fakat mâdem dünya birgün bize "Haydi, dışarı!" diyecek, feryâdımızdan kulağını kapayacak; o bizi dışarı kovmadan, biz bu hastalıklar îkazâtıyla şimdiden onun aşkından vazgeçmeliyiz.
Reklam
462 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.