Ölüm gibi gözleriniz... "Bu bir, iltifat mı?" Hayır bayım, bu bir iltifat değil. Siz, ölümün ta kendisisiniz. Ah, ne zor şimdi bunları size anlatmak. Sessiz bir intihar gibiydi gidişiniz. O günden beri kalbimi uzun ve korkunç duvarların arasında saklıyorum. Ve artık o kadar korkutucu gelmiyor o duvarlar. Kendimden ve kalbimden bir hayli uzağım. Bir hataydı sevmek. O simsiyah kalbinize, papatyalar açtırmak imkansıza yakındı. Artık, gülemiyorum. Artık, sevemiyorum. Artık, ağlayamıyorum. Artık, kahkahalar atamıyorum bayım. Bakmayın öyle gözlerime. Zira ben daha hiçbir şey anlatmadım. Siz, sizi seven kadını, çoktan öldürdünüz. Boğdunuz onu. Nefessiz bıraktınız. Çırpındı önce, kurtulmak istercesine, bakmadınız gözyaşlarına. Gözlerinizdeki acımasızlığı gördü ve çırpınmayı bıraktı. Bilemezsiniz siz. Sahi siz, hiçbir şeyi bilemezsiniz. Ben, katilimi sevdim, ölümüm kaçınılmazdı. İnanmak istedim, aşk ve güzelliğe. Oysa ben şimdi bunlardan çok uzağım. Gözlerimden okunmaz artık hüznüm. Siz, içimdeki mutlu kız çocuğunu, çoktan boğdunuz. Artık, hiç olmayacak hayaller kurmuyorum. Çiçekleri izlemiyorum.