Bilememek.. Hangi kelime ilk basamak? Başladım bile. Cümlelerde küf kokusu.
Pazar, yine gri ve pürüzlü. Uyanılmamış da, uykuya gidilecek gibi. Ağırlığın şiddetini artırmak için bir yerden düşmeye gerek olmuyor her zaman. Durduğun yerde, göğüs boşluğun, alelacele çıkılan yolculuk öncesi kıyafet tıkıştırılan bir valiz sanılabiliniyor.
Çıplak olmalıydık oysa..
"Saatin farkındayım, ilk fırsatta görüşelim." Yok ki bir "fırsatlarla dolu Matruşka Dünyasıı!" fragmanı.
Bakınca ne gördünüz bilmiyorum, perdeler bile açılmamışken.
Göz kapaklarıma damlıyor hâlâ sabah.. Sizin sabahınız nerde? Büktük soru işaretinin belini.
(Yine, deniz kenarındaki kâğıt helva sesleri kurcalıyor aklımı.) Hayır, çıkar cümleyi parantez içinden. Yine, deniz kenarındaki kâğıt helva sesleri kurcalıyor aklımı. Çünkü çok çirkin çoğu şey!..
Çay demlendi. Biraz demlikte, biraz bardakta..
Perdeler sıyrıldı.
Duvarların ötesi de, berisi de yine aynı.
Her sabah aynı gerçeğe uyanmak değil bu,
her sabah aynı gerçeğe ölmek...