Aslında Beckett gerçekçiydi. Biz onu absürt zannederken o oldukça gerçek(çi) bir zeminde duruyordu ve gerçekliğin nasıl parçalandığını, dilin gerçeği temsil etmede nasıl da yetersiz ve anlamsız olduğunu, bu parçalılığı ve anlamsızlığı göstererek anlatıyordu.
Belki de anlatmıyordu da imliyordu. Çünkü ortada gösterilecek bir gerçek yok, ancak