İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliği aklıdır. Akıl sayesinde iyiyi kötüye, faydalıyı zararlıya, kalıcı olanı fani olana tercih eder. Dünya fani, kalıcı olan ise ahirettir. İlk ümmetlerden bu yana belki de dünya binlerce kez dolup boşalmıştır. Hâlihazırda yeryüzündeki bütün canlılar kısa bir zaman sonra kabirdeki yerini alacak; onların yerine yeni nesiller dünya sahnesine çıkacaktır.
İnsanoğlu kendisine verilen akıl nimetiyle çok kısa bir tefekkür etmek suretiyle meselenin ciddiyetini idrak edebilir. Fakat günümüzde insanların çoğu, nefsanî ve şeytanî hazlara mağlup olmuş, dünyanın geçici zevklerine kapılıp ölümü ve ahireti unutur olmuştur. Hal böyle olunca aklın ve kalbin üzerini kara bulutlar kaplamış, tefekkür ve tezekkür yerini derin bir gaflete bırakmıştır.
Nasıl ki hasta olduğunun farkında olmayan tedavi olamaz, hatta tedavi olma ihtiyacı hissetmezse, aynı şekilde aklı ve kalbi gafletle körelen kişi de ölümü hatırlayamaz, ölümden sonrası için tedbir alamaz.
Bu çıkmazdan kurtulmanın en etkili yolu, ölümü hatırından çıkarmayan ve ölümden sonrasına hazırlık için akıl nimetinden en etkili şekilde istifade eden sâlih insanlarla beraber olmaktır. Zira Allah Rasulü s.a.v. müminlerin en akıllı olanını şöyle haber vermiştir:
“Müminlerin en akıllı olanı, ölümü çok hatırlayan ve ölümden sonrası için hazırlık yapandır.” (İbn Mâce, Zühd 31)
Semerkand Dergisinden alıntıdır